Bosna asıllı yönetmen Ena Sendijarevic’in ilk uzun metrajlı filmi olan Take Me Somewhere Nice, hasta babasını görmek için Hollanda’dan Bosna’ya giden genç bir kızın yaşadığı yerden ilk ayrılışını anlatırken, göçmenlik ve aidiyet kavramlarını basit diyaloglarla derinlemesine işliyor.
Dünyanın en ünlü sokak sanatçılarından Banksy’nin hazırladığı Exit Through the Gift Shop, Banksy’nin belgeselini hazırlamak isteyen Thierry Guetta’nın, sokak sanatçısı Mr. Brainwash’a dönüşümünü komik bir dille anlatırken, aslında modern sanat kavramına ve insanların sanat algısına ciddi bir eleştiride bulunuyor.
Ethan Coen ve Joel Coen kardeşlerin 20-25 yıla dayanan bir geçmişte yazdığı altı hikayeden oluşan bir antoloji filmi olan The Ballad of Buster Scruggs, barındırdığı karanlık drama ve kara mizahla western sinemasına saygı duruşu niteliğinde, seyir zevki yüksek bir yapım.
Yönetmen koltuğunda James Morgan ve James Reed ikilisinin oturduğu Jago: A Life Underwater, sualtında yürüyerek avlanabilecek kadar gelişmiş becerilere sahip Bajau halkının 80 yaşındaki usta avcısı Rohani’nin hayat hikayesini konu alıyor; Jago’nun hikayesi sualtı yaşamına bir yolculuk…
Kısa animasyon filmlere imza atan Fransız yönetmen Claude Barras’ın 2016 yılında gösterime giren ilk uzun metrajlı animasyon filmi olan Ma vie de Courgette (Kabakçığın Hayatı), izleyen herkesin yüreğine bir noktadan dokunup, ruhunu sarsabilecek güçte bir yapım.
Yönetmen Pablo Larrain’in, Şili’deki Pinochet döneminde geçen ve Kasıtsız Üçleme (unintentional trilogy) adıyla anılan serisinin son filmi olan No (2012), 1988 yılında Şili’de yapılan ve General Augusto Pinochet’in 1990 yılında iktidarı sivillere bırakmasını sağlayan referandumun muhalifler tarafından hazırlanan hayır kampanyasını konu alıyor.
Yönetmen Taika Waititi’nin Christine Leunens’in Caging Skies isimli kitabından uyarlayarak çektiği Jojo Rabbit, hoşgörüsüzlük ile delirmiş bir topluma, on buçuk yaşında bir çocuğun gözünden eleştirel, komik ve son derece heyecan verici bir bakış sunuyor.
Yönetmen Felix van Groeningen’in gerçek olaylara dayandırdığı ve senaryosunu Arne Sierens ile beraber yazdığı Belgica, yarattığı bar atmosferi ve müzikleriyle dikkat çekse de, hikaye ve kurgusuyla geride kalmış, anlatmaya çalıştığını işleyemeyen bir film.
Guy Ritchie’nin Snatch ve RocknRolla gibi şiddet içeren, izleyiciyi meraklandırmayı bilen kara komik suç filmlerinin bir yenisi olan The Gentlemen, karmaşık bir hikayeyi sürükleyici anlatmayı başarmasıyla, güçlü karakterleriyle ve başarılı oyunculuklarıyla izlenmeye değer bir film.
Belçikalı yönetmen Felix van Groeningen’in 2014 yılında Oscar’a aday gösterilen filmi The Broken Circle Breakdown, birbirine zıt iki karakterin hızlı başlayan ve istenmeyen bir hamilelikle gelişen duygusal ilişkilerini anlatırken, arka planda değindiği inanç ve bilim çatışmasını da izleyiciye hissettirmeyi başaran, izlemesi keyifli bir yapım.