Kategoriler
Kısa Kısa

Kısa Kısa – 1

Bloğumu uzun süredir takip eden birileri kaldıysa, belki hatırlayabilirler; eskiden haftalık notlarımı paylaştığım “Bir Haftada” isimli bir yazı serim vardı. Her hafta müzik, sinema, edebiyat gibi konularda aklımda kalan haberleri ve kendi düşüncelerimi paylaşıyordum. Böylece, uzun içerikler girmeye vakit bulamadığım zamanlarda burayı kısa içeriklerle doldurmuş oluyordum.

Bir yazarın okudukları, dinledikleri, seyrettikleri, düşündükleri, izlenmleri hakkında bir çift söz etme gereksinimiyle kaleme aldığı irili ufaklı notların, başkalarının yaşamına renk, solok, canlılık kattığını; onda öğrenmek, izlemek, katılmak, paylaşmak arzusu yaratttığını görmek başlı başına bir yazı mutluluğudur. Murathan Mungan.

Bu sebeple, bu diziyi yeniden başlatmak istedim ve bu sefer adına “Kısa Kısa” diyorum; yalnızca haftalık olarak değil, not defterimin bir sayfası dolduğu her zaman yazıya dökülecek. İşte son dönemden aklımda kalan bazı şeyler…

Bruce Springsteen Otobiyografisi: Born to Run

Efsane müzisyen Bruce Springsteen‘in otobiyografisi Born to Run, 27 Eylül’de raflardaki yerini aldı. Patronun, kendi çocukluğunu, müzik tutkusunu ve yükselişini anlattığı kitabı, büyük ithimalle ülkemizde yayınlanmayacak. Bu yüzden, okumak isterseniz, Amazon üzerinden $15’a e-kitap olarak satın alıp, Kindle uygulaması ile mobil cihazlarınızda okuyabilirsiniz.

” Kendin hakkında bir şeyler yazmak gülünç bir durum fakat böyle bir projede yazar kafasının içindekileri yazıya dökmeye ve okuyucuya göstermeye söz verir. Ben de kitabımda bunu yapmaya çalıştım.”

Otobiyografi vesilesiyle Bruce Springsteen’in de yaşlananlar grubuna katıldığını fark etmiş oldum, dünya üzerinde 67 yılını geride bırakmış. 1973 yılında çıkardığı ilk albümü Greetings from Asbury Park, N.J.‘nin üzerinden 43 sene geçmiş ve bu seneler içerisinde 17 stüdyo albümü daha yapmış. En sevdiğim albümü The River ise tam 36 yaşında!

You're the Worst

Üç hafta önce, evde geçirdiğim bayram tatili, yeni bir diziye başlamak için güzel bir zamanlamaydı. Listemdeki dizilerden You’re the Worst, üç haftada iki sezonunu bitirdiğim ve yeni sezonunu takibe başladığım yeni dizim oldu.

Başrollerinde Chris Geere ve Aya Cash‘in rol aldığı romantik komedi tadındaki dizi, ilişki konusunda birbirinden kötü iki karakterin, Jimmy ve Gretchen’ın birbirleri ve çevreleriyle olan ilişkilerini konu alıyor. Yoğun cinsellik ve argo içeren dizinin oyunculuklarını pek beğenmesem de, içerdiği yaratıcı, düşündürücü ve komik diyaloglar sebebiyle izlenmeyi hak ettiğini düşünüyorum.

Ayrıca belirtmeliyim ki, izleyecek yeni bir dizi seçerken kriterlerimden birisi de dizinin devamlılığı oluyor. Heroes, Flashforward ve Alcatraz gibi birçok güzel dizinin reyting alamadığı için yarım kaldığını düşünürsek, bunun önemli de bir kriter olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden 3. sezonu yayınlanan You’re The Worst’ün 4. sezon onayını aldığını da söylemeliyim.

Dan Brown'ın Yeni Kitabı Origin

Dan Brown, Origin isimli yeni bir Robert Langdon kitabının yolda olduğunu ve 26 Eylül 2017’de okurları ile buluşacağını açıkladı. Langdon’ın bu yeni macerası, Da Vinci Şifresi‘nin devamı olacakmış. Aynı isimli kitabından uyarlanan ve 14 Kasım’da vizyona girecek olan filmi Inferno‘yu beklediğimiz şu günlerde sevindirici bir haber oldu.

Çoğu zaman, sevdiğim bir yazarın yeni bir kitap yazdığı haberini aldığımda, kafamda beliren imge, masa başında sigara içen ve daktilosunun harflerine kararlı bir şekilde basan bir gölge karakter oluyor. Dan Brown‘ın yeni bir kitap yazdığı haberini aldığımda ise kafamda beliren karakter, kitabının içerisinde yer alan mekanları tek tek gezen, her köşeyi eliyle yoklayan, geçmişini tüm detaylarıyla öğrenen araştırmacı, gerçek bir yazar. Her ne kadar altı kitabının kurgusunun da iskelet olarak birbirinin kopyası olduğunu düşünsem de, içerikleri o denli özgün ki, her birini çok seviyorum.

Hayatın güzel bir kitaptan tek farkı, sayfalarını istediğimiz zaman çeviremiyor olmamız. Bu yüzden amacımız, zaman sayfaları birer birer çevirirken, her satırı, her cümleyi, her kelimeyi dolu dolu okuyabilmek olmalı diye düşünüyorum.

Geçtiğimiz günlerde Slovak ve Macar ornitologların izlediği bir leyleğin Mersin’de avcılar tarafından vurulduğu haberini okudum. Tam bizim ülkemizde olur dediğim haber, aklıma Jean Christophe Grange‘in bir süre önce okuduğum Leyleklerin Uçuşu isimli polisiye türündeki romanını getirdi.

 

Pazar gibi pazar.. #Book #Reading #JeanChristopheGrange #Kitap #Okuma #LeyleklerinUçuşu #DoğanKitap #PazarOkuması #Toblerone

Murat Yıkılmaz (@muratyikilmaz) tarafından paylaşılan bir fotoğraf ()

Avrupa’dan Afrika’ya göç eden leyleklerin güzergahında geçen romanda, Türkiye de yer alıyordu. Yanlış hatırlamıyorsam kitapta leylekler İstanbul’dan İskenderun’a, oradan da Afrika’ya doğru yollarına devam ediyorlardı. Mersin’e pek de uzak sayılmaz! Ülkemizde, sinemaya da uyarlanan Kurtlar İmparatorluğu kitabıyla tanınan yazarın bu çok beğendiğim kitabı sizler için kitap önerim olsun…

Bir Cevap Yazın