Kategoriler
Kitap

Romain Gary – Onca Yoksulluk Varken

Ünlü Fransız yazar Romain Gary’nin Emile Ajar takma adıyla yazdığı Onca Yoksulluk Varken, 10 yaşındaki Momo‘nun ağzından kendisi gibi orospu çocukları ile beraber yaşadığı Madam Rosa‘nın evindeki hayatını anlatıyor. Yazarın kullandığı dini, toplumsal, sosyal vb. farklı ögelerle beraber özgün anlatımı ile edebiyatın en büyük kara mizah örneklerinden birisi olarak gösterilen roman, okurunu da kahramanı Momo ile beraber hayat okulu denilen yaşamda kısa zamanda büyütmeyi başarıyor.

Değerlendirme: 5 / 5.

Roman Kacew, 2 Aralık 1980’de, 38 kalibre Smith & Wesson tabancasıyla intihar ettiğinde, geride bıraktığı başarılarından birisi de Goncourt Ödülü‘nü iki kez almayı başaran tek yazar olmasıydı. Fransa’nın en önemli edebiyat ödüllerinden birisi olan bu ödül, bir yazara yalnızca bir kez verilirken, o bu ödülü edebiyat dünyasında kullandığı ismi Romain Gary ile 1956’da Cennetin Kökleri (Les racines du ciel) romanıyla, 1975’te ise takma ismi Emile Ajar ile yazdığı Onca Yoksulluk Varken (La vie devant soi) romanıyla kazanmıştı. Üstelik intiharından hemen önce yazıp bıraktığı, Vie et mort d’Émile Ajar (Emile Ajar’ın Yaşamı ve Ölümü) isimli tüm aldatmacayı açıkladığı el yazması kitap olmasa, yakın çevresindeki birkaç isim hariç kimse onun Emile Ajar olduğundan haberdar değildi.

Emile Ajar onun tek takma adı da değildi; ilk olarak 1935 yılında kendi adıyla iki hikaye yayınladıktan sonra, edebiyat dünyasında bilinen ismi Romain Gary‘yi yarattı. 1958 yılında Fosco Sinibald takma adıyla L’Homme à la colombe (Güvercinli Adam) isimli bir roman yayınlamıştı. Daha sonra da 1974 yılında Shatan Bogat ismiyle Les Têtes de Stéphanie (Stephanie’nin Başları) isimli bir casus romanı yayınladı. Emile Ajar ismi de yine bu yılda, Gros-Câlin (Büyük Kucaklama) romanıyla ilk kez edebiyat dünyasında yerini aldı.

Yasalar, başkalarına karşı korunacak bir şeyleri olan kişileri korumak için yapılmıştır.

Onca Yoksulluk Varken, Romain Gary, s70.

Şimdi bilinen bu isimler arasında en derin olanı ve en dikkat çekeni elbette ki La Vie devant soi (Onca Yoksulluk Varken) romanıyla Goncourt Ödülü kazanan Emile Ajar’dı. Gary, bu takma adı birçok eleştiriye maruz kaldığı bir dönemde, hantallaştığını düşündüğü kendi karakterinden kurtulmak ve ifade özgürlüğünü yeniden kazanmak için aldığını söylüyor. İnsanın sıradanlığına boyun eğmeyi reddeden, sistemin dışındaki isyankâr ve farklı karakterlerinin en iyi örneğini de yine bu romanda, Momo ile ortaya koyduğunu söyleyebiliriz.

20. yüzyılın en iyi romanlarından birisi olarak gösterilen ve benim de en sevdiğim romanlardan birisi olan bu kitapta, birbirinden oldukça farklı kültürel öğretilerin, dinlerin, dilin ve insanın iç içe geçtiği gerçekçi ve acı dolu bir hikayeye tanıklık ediyoruz. Kitabın anlatıcısı ve baş karakteri olan Momo, bir yandan dünyanın adaletsizliğini görmenin tüm acısını okuyucuya yansıtırken, bir yandan da ne pahasına olursa olsun büyük bir umut taşıyor. Gary de bu umudu hayranlık uyandıran bir drama-mizah karışımıyla okuyucuya ustaca yansıtıyor.

En iyi eroin elde etme yöntemi Le Mahoute’un yaptığıydı. Henüz hiç iğne yaptırmadığını söylüyordu, o zaman herifler size hemen parasız bir iğne yaparlar, çünkü kimse kedini tek başına mutsuz hissetmek istemez.

Onca Yoksulluk Varken, Romain Gary, s61.

Ülkemizde Vivet Kanetti çevirisiyle Agora Kitaplığı tarafından yayınlan kitabı ilk okuduğumda, irili ufaklı bu kadar farklı kültürel ögenin, dinin, dilin ve insanın bir arada olduğu hikayeleri yalnızca fantastik türlerde gördüğümüzü düşünüp, genişliğine büyük bir hayranlık duymuştum. O günden bugüne de tüm bunları sert ve gerçekçi bir hikayede bir araya getirmenin başka örneğine rastlayamadım. Bu yüzden Onca Yoksulluk Varken‘i tüm okuyuculara bir yönünden dokunacak romanlardan birisi olarak görüyor ve henüz okumayan herkese öneriyorum. Ayrıca belirtmeliyim ki, Türkçe baskıda isim olarak Onca Yoksulluk Varken seçilmiş olsa da kitabın orjinal ismi dilimizde Önümüzdeki Hayat gibi, çok daha umut vadeden bir anlama geliyor; isminden dolayı karamsarlığa kapılmadan okuyun.

Son olarak, uyarlama film izlemeyi sevenler için, romanın baş rolünde Oscar ödüllü oyuncu Simon Signoret‘in oynadığı Madame Rosa (1977) isimli uyarlama filmine de dikkat çekmek istiyorum. 1978 yılında Akademi tarafından yabancı dilde en iyi film dalında Oscar ödülüne layık görülen bu film için, kitabın ardından izleyebileceğiniz, dramatik yönüyle güçlü bir yapım diyebilirim. İtalyan yönetmen Edoardo Ponti tarafından orjinal ismine sadık kalınarak çekilen ve Madame Rosa karakterine akademi ödüllü bir başka oyuncunun, Sophia Loren‘in hayat vereceği yeni bir uyarlamayı da 2020 yılında izleme şansı bulacağız.

Bir Cevap Yazın