Bir tiyatro oyunu olarak yazdığı Acı Kahve‘yi saymazsak, Agatha Christie’e Son Evdeki Tehlike‘yi, bir önceki Poirot romanı Mavi Trenin Esrarı‘ndan dört yıl sonra yayınlamış. Bu iki romanın arasında da beş kitap yazmış. Bunlardan birisi trajedi, ikisi gizem olmak üzere hiçbir bilinen karakterinin yer almadığı üç kitabı için yazarın yeni ufuklara yelken açması diyebiliriz. Diğer iki polisiye kitabından birisini Başkomiser Battle, diğeri de Miss Marple karakteri üzerine yazmış. Bu beş kitaptan kazandığı deneyimin büyük katkısıyla yazdığı Son Evdeki Tehlike ise, en iyilerinden birisi olmasa da tam bir ustalık eseri diyebilirim.
Hikayemiz, zamansal olarak Türkçe’de Işıklar Sönünce isimli kitapta bulabileceğiniz Bağdat Sandığının Esrarı hikayesinin hemen sonrasında ve Lord Edgware’i Kim Öldürdü‘nün hemen öncesinde geçiyor. Dostu Arthur Hastings ile beraber çıktığı tatilde emekliliğinin tadını çıkaran Hercule Poirot, yeni tanıştığı güzeller güzeli Nick Buckley’in bir dizi kazadan kıl payı kurtulduğunu duyunca dedektifliğe yeniden soyunuyor. Yaşananların bir kaza olmadığını, birisinin Nick’i öldürmeye çalıştığını fark eden dedektif, bunu engellemek, sebebini öğrenmek ve olası katili bulmak için zamanla yarışmaya başlıyor.
Müfettiş Japp karakterinin de bir kez daha Poirot’a yardım ettiği bu kitapta, bir polisiye romanda olması gerektiği gibi her şey adil diyebilirim. Yapbozun parçalarını birleştirip bütünü tahmin edebilmek mümkün. Yazar, diğer birçok hikayesinde kullandığı basit ama etkili hilelerin şaşırtıcı bir örneğini de bu kitapta sergilemiş. Kullanılan isimlerle, alıntıda bir örneğini verdiğim üzere yaptığı edebi ve ahlaki atıflarla büyük ipuçları veriyor.
Agatha Christie’nin tesadüfleri sevdiğini ve kitaplarında sıklıkla kullandığını birkaç hikayesini okuyan herkes kolayca fark edebilir. Özellikle Hercule Poirot karakteri için, ilk kitabı Ölüm Sessiz Geldi’de başlayan tesadüflerin sonu yoktur. Bu kitap ise, tüm Christie romanları içerisinde belki de en çok tesadüf barındıran eser olabilir. Maceranın başlangıcından olayın çözümünün hemen öncesine kadar aklın sınırlarını zorlayacak birçok tesadüf yaşansa da, yazarın okuyucuyu gizemin çözümüne kadar sıkmadan tutabilmesi ve olağanüstü gizem çözümüyle şaşırtabilmesi, büyük ustalık.