Kategoriler
Kitap

İntibah – Namık Kemal

Namık Kemal’in 1876 yılında yayımlanan ilk romanı İntibah, anlatımından kurgusuna, dil unsurlarından karakterlerine kadar başarısız bir edebi roman denemesi olarak karşımıza çıkıyor…

Değerlendirme: 1 / 5.

Namık Kemal‘in 1873-1876 yıllarında, Magosa sürgünü sırasında kaleme aldığı İntibah, Türk edebiyatının ilk edebi romanıdır. Öncesinde tiyatro oyunları, tarih konulu eserler ve eleştiri yazıları kaleme alan yazarın ilk roman denemesidir. Bu girişiminin sebebi, her şeyden önce, Osmanlıcanın roman yazmaya uygun, edebi bir dil olduğunu kanıtlamaktır. Romanda, dönemin modası olan romantizm akımının etkisi görülür. Karakterlerin psikolojisini okuyucuya yansıtmasıyla dönemi içerisinde dikkat çeker. Bu yönüyle, yenilikçi bir eser olarak kabul edilir. Bir diğer dikkat çekici yönü ise, yalnızca olayları ön plana almasıdır; olay aracılığı ile bir mesaj ya da nasihat vermeyi amaçlamaz.

Romanın konusu, Türk halk edebiyatının eski meddah hikâyelerinden Hançerli Hanım Hikâye-i Garibesi ile benzerlik gösterir. Baş karakter, Ali Bey isimli eğitimli ve varlıklı bir beyefendidir. Ali Bey, arkadaşlarıyla çıktığı Çamlıca gezintisi sırasında Mehpeyker isimli bir kadın ile tanışır ve aşık olur. Mahpeyker, oldukça kirli bir geçmişse sahip, aşüfte bir kadındır. Kısa süre içerisinde Ali Bey’in karakterini ve davranışlarını kötü yönde etkilemeye başlar. Durumu öğrenen Ali Bey’in annesi, Dilaşup isimli bir cariyeyi Alibey’in ilgisini çekmesi için eve alır. İyi ve kötü iki kadın karakteri arasındaki Ali Bey’in yaşamında gelişen olaylar, onu beklenmedik, trajik bir sona doğru götürmeye başlar…

İntibah: Yayımlanışı ve Baskıları

Namık Kemal, sürgünde olması sebebiyle, eserini yayımlanması için isimsiz olarak gönderir. Kitabın özgün ismini “Son Pişmanlık” olarak belirlemiştir. Buna karşın, dönemin yayınlarını denetleyen Maarif Vekâleti esere sansür uygular. Kitabın bazı bölümlerini ve adını değiştirir; roman, “İntibah: Sergüzeşt-i Ali Bey” (Uyanış: Ali Bey’in Macerası) ismi ile yayınlanır. Latin harfleriyle ilk baskısını ise Cumhuriyet Döneminde, 1944 yılında yapar. O günden bugüne de, birçok yayınevi tarafından kez baskı yaptı ve yapmaya devam ediyor…

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2018 yılında hayata geçirdiği Türk Edebiyatı Klasikleri Dizisi ile, eski eserlerin günümüz Türkçesine uyarlanmış metinlerini bizlerle buluşturuyor. Refik Durbaş, İntibah’ı bu dizi kapsamında günümüz Türkçesine uyarladı. Eser, 2018 yılının Mayıs ayında dizinin dördüncü kitabı olarak yayınlandı. Bu yazıda okuduğum ve değerlendirdiğim edisyon budur. Ayrıca yazarın diğer eserlerinden, tiyatro oyunu Vatan Yahut Silistre de aynı yıl içerisinde dizinin altıncı kitabı olarak yayınlandı.

İntibah Üzerine Kısa Yorumum

İntibah, Namık Kemal’in okuduğum ilk eseri oldu. Dönemi için deneme niteliğindeki öncülüğünün dışında, hiçbir özel yönü yoktu. Yazarın anlatımı, dili ve romanın kurgusu hiç beklemediğim kadar kötüydü. Özellikle, karakterlerin psikolojisini yansıtmaya çalıştığı cümleleri, olaylar içerisinde komik ve eğreti duruyordu. Zaten kötü kadın olduğu bu kadar bariz olan Mehpeyker’in kötülüğünü anlatmak için bir de psikolojisini yansıtmaya çalışmasına da hiçbir anlam veremedim. Böyle, siyah-beyaz kadar keskin kişilik özelliklerine sahip roman karakterlerinin gerçek hayatta hiçbir yeri olmadığı için, olayların da hiçbir inandırıcılığı yoktu.

Kitabın sunuş metninde, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Mehpeyker karakteri üzerine yorumunu içeren bir alıntı dikkatimi çekti. Tanpınar’a göre Namık Kemal, romanın fikrini Alexandre Dumas Fils‘in Kamelyalı Kadın‘ından almış. Buna karşın, ahlaki yapısı gereği Kamelyalı Kadın’ı haklı çıkaramayacağı için, karakteri ikiye bölerek Mehpeyker ve Dilâşub’u ortaya koyduğunu görüyoruz. Edebiyatta sıklıkla rastlanan karakter bölmenin Namık Kemal için doğru olup olmadığını bilmiyorum; ancak döneminin diğer yazarları gibi, ortaya ahlaki açıdan tartılması güç bir karakter koymaya çekindiği çok açık. Bunun üzerinde dönemin devlet sansürünün elbette etkisi vardır. Yine de ben, otosansürün, dışarıdan gelen bir sansürden daha çok etkili olduğunu düşünüyorum. Namık Kemal, ne yazıp-yazmayacağına baştan karar vermiş; dilini yüceltmek adına nasıl yazması gerektiğini, ne yazması gerektiğinden daha çok düşünmüş gibi görünüyor. Puanım: 1/5

Bir Cevap Yazın