Kategoriler
Kitap

Küçük Şeyler – Samipaşazade Sezai

Samipaşazade Sezai’nin 1892 yılında yayınladığı öykü kitabı Küçük Şeyler, Türk edebiyatının modern anlamdaki ilk hikâyelerini içermesiyle dikkat çekiyor.

Değerlendirme: 3 / 5.

Küçük Şeyler, Samipaşazade Sezai‘nin 1892’de yayınladığı, yedi öyküden ve mensure benzeri bir metinden oluşan kitabıdır. Yazar, dönemin Türk Edebiyatı sınırlarının dışına çıkarak batıdan etkilenmiştir. Küçük Şeyler’de yayınladığı hikâyelerinde bu etkiyi ilk kez ortaya koyar. Bu sebeple, kitaptaki hikâyeler, modern hikâyelerimizin ilk örnekleri olarak kabul edilmektedir. Yazar, önsözde, güzel yazılmak suretiyle herhangi küçük bir şeyin bile önemli bir konuya dönüşebileceğini belirtir. Hikâyelerini de bu görüşünü desteklercesine kaleme almıştır. Küçük Şeyler, adından da anlaşılabileceği gibi, sıradan insanların yaşayabileceği basit olayları anlatır. Anlatımda, dönemin diğer yazarlarında sıkça görülen nasihat verme çabası yoktur. Olayları çoğunlukla olduğu gibi, basitçe yansıtmıştır. Mekan, insan ve çevre tasvirleri ile de bu basit anlatımı biraz süslemeye çalışmıştır.

Kitaptaki yedi hikâyeden altısı Samipaşazade Sezai’ye aittir. Bunlar, kitap içerisindeki sırasıyla Bu Büyük Adam Kimdir?, Hiç, Kediler, İki Yüz Elli Kuruşa Bir Asır, Düğün ve Pandomima isimi hikâyelerdir. Arlezyalı isimli hikâye ise, Alphonse Daudet’in L’Arlésienne adlı hikayesinin çevirisidir. Samipaşazede, bu hikâyenin küçük şeylerin anlatımla önem kazanmasına tamamıyla uygun olduğunu söyler; çevirisini yaparak kitabına almasının sebebi budur. Kitapta, hikâyeler haricinde, Bir Kitabe-i Seng-i Mezar isimli bir metin de yer alıyor. Samipaşazade, manzume benzeri bu metni, esere sonradan ilave etmiştir. Vuslat isimli bir cariyenin veremden ölmesi üzerine duyduğu üzüntüyü yansıtır.

Baskılar ve Diğer Şeyler

Küçük Şeyler ilk olarak, 1891 yılında Matbaa-i Ebüzziya’da basıldı. Bu baskı günümüzde, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Atatürk Kitalığı’nda, Osmanlıca Kitaplar Koleksiyonu içerisinde saklanıyor. Cumhuriyet’in ilanından günümüze dek, özgün metin latin harfleriyle yalnızca, Zeynep Kerman 1981 yılında hazırladığı Sâmipaşazâde Sezâi’nin Hikâye-Hatıra-Mektup ve Edebî Makaleleri isimli derleme içerisinde yer aldı. Bu eser haricinde kitabın özgün metninin latin harfleriyle baskısı yapılmadı.

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2018 yılında hayata geçirdiği Türk Edebiyatı Klasikleri Dizisi ile, eski eserlerin günümüz Türkçesine uyarlanmış metinlerini bizlerle buluşturuyor. Samipaşazade Sezai, yayınevinin dizi içerisine aldığı ilk yazarlardan oldu. Küçük Şeyler, Salih Bora tarafından günümüz Türkçesine uyarlandı. Dizinin yedinci kitabı olarak, 2018 yılının Temmuz ayında okuyucuyla buluştu. Yazarın bir diğer önemli eseri Sergüzeşt de 2019 yılının Temmuz ayında dizi içerisinde yayınlandı.

Kitapta yer alan Arlezyalı isimli Alphonse Daudet öyküsüne de ayrıca değinmek istiyorum. Hikâye ilk olarak 1866 yılında, Victor Hugo’nun sahibi olduğu L’Événement isimli gazetede okuyucuyla buluştu. 1869 yılında ise yazarın ünlü eseri Değirmenimden Mektuplar (Lettres de mon moulin) içerisinde yayınlandı. Kitabın Sabri Esat Siyavuşgil tarafından yapılan çevirisini, Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi içerisinde bulabilirsiniz. Hikâye bu kitapta Arleslı Kız ismiyle yer alıyor.

Küçük Şeyler Üzerine Kısa Yorumum

Türk Edebiyatı Klasikleri Dizisi ile, daha önce önyargılı yaklaştığım yazar ve eserleri tanımaya çalışıyorum. Küçük Şeyler, Samipaşazade Sezai’nin okuduğum ilk eseri oldu. Dizi içerisinde okuduğum ve beğenmediğim diğer iki yazarın (Namık Kemal ve Ahmet Mithat) ardından bana ilaç gibi geldiğini söylemeliyim. Hikâyeleri, özellikle de böyle minimal diyebileceğimiz, basit hikâyeleri çok severim. Elime alıp eserin bu yönünü fark ettiğimde büyük bir iştahla okumaya başladım.

Kitaptaki hikâyelerden Düğün hariç her birini beğendiğim. Beğendiklerim içerisinden Kediler, en sevdiğim hikâye oldu. Hemen hemen her hikâyede yazarın yakaladığı ve üzerine yazdığı küçük şeyi dikkate değer buldum. Buna rağmen, yazarın anlatımını süsleme çabasının zaman zaman bu dikkatimi dağıttığını belirtmeliyim. Daudet gibi batılı hikâyecilerden etkilenmiş olsa da, dönemin romantizm akımından kopamamış olması kendini hissettiriyor. Bazen gereksiz yumuşak ve anlamsız tasvirlerle karşı karşıya kalabiliyorsunuz. Yine de eserin zaten bu yönlerden kopmak için atılan bir adım olduğunu göz ardı etmemek gerek. Bu bilinçle okunursa, değerli bir yönü olduğunu düşünüyorum. Puanım: 3/5

Bir Cevap Yazın