Kategoriler
Kitap

Olalla – Robert Louis Stevenson

Olalla, İskoçyalı yazar Robert Louis Stevenson’ın en parlak ve üretken olduğu dönemde yazdığı eserlerden biri olarak dikkat çekse de, yazarın da daha sonra ifade ettiği gibi “pek de savunulabilir olmayan”, oldukça zayıf bir hikâyedir.

Değerlendirme: 2.5 / 5.

Olalla, İskoçyalı yazar Robert Louis Stevenson’ın 1885 yılında yazdığı ve ilk kez bir dergide yayımladığı Gotik tarzdaki öyküsüdür. Tıpkı Dr. Jekyll ile Bay Hyde gibi, ana hatlarıyla rüyasında ilham aldığı bir eserdir. Yayımlandığı dönemde pek ilgi görmemiş olsa da, günümüzde gotik edebiyatın gözden kaçmış, önemli eserlerinden birisi olarak kabul edilir.

Yarımada Savaşı döneminde geçen öykünün anlatıcısı ve baş karakteri, adını bilmediğimiz, ancak İspanya için savaşırken yaralandığını anladığımız bir İngiliz subayıdır. Hastaneden ayrılırken, kendiyle ilgilenen doktorun yönlendirmesiyle, temiz hava almak ve iyileşme sürecini tamamlamak üzere, mal varlığını kaybetmiş ve gözden düşmüş soylu bir ailenin dağlardaki evine misafir olarak yerleşir. Bir anne, bir oğul (Felipe) ve bir kızdan (Olalla) oluşan bu ailede, önce yalnızca Felipe ile tanışır ve onu görür. Bir süre sonra anne ile tanışarak onunla sıradan bir dostluk kurmaya başlar. Olalla’yı ise en son görür ve gördüğü anda ona büyük bir aşk duyar…

Anlatıcının konuk olduğu bir zamanların bu soylu ailesi artık yozlaşmış, içine kapanmış ve hem fiziksel hem de ruhsal olarak bozulmuştur. İhtişamdan yalnızca izler kalmıştır ve öykü de ön planda bu izler üzerinden çürümekte olan aristokrasiyi işler. Diğer yandan ise okuyucuya gizemli bir havada, bir vampir öyküsü okuyormuş hissi uyandırır.

Olalla’nın Ortaya Çıkışına ve Baskıya Dair

Stevenson, Scribner Dergisi’nin 1888 Ocak sayısında yayımlanam Rüyalar Üzerine Bir Bölüm (A Chapter on Dreams) başlıklı makalesinde Dr. Jekyll ile Bay Hyde’ın kendisine rüyasında geldiğine değindikten hemen sonra, Olalla’nın da aynı şekilde geldiğini belirtir. Üstelik bu, Dr. Jekyll ile Bay Hyde’ın prova baskıları üzerine çalıştığı bir dönemde olmuştur. Öyküdeki avlu, Olalla’nın odası, merdivendeki buluşmalar, kırılan pencere ve ısırık sahnesi gibi birçok detayı rüyalarında ayrıntılarıyla gördüğünü söyler. O ana hatlarıyla gördüklerini yazmaya çalışmış ve rüyasında görmediği; dış mekanı, baş karakterinin oraya nasıl geldiğine dair karakter detayını ve öykünün son sayfalarını eklemiştir.

Olalla ilk olarak The Court and Society Review dergisinin 1885 yılı Noel sayısında yayınlandı. Bu dergi, daha çok yüksek sosyete ve kültürel elitin ilgisini çeken bir yayındı. Dönemin genel okuyucusuna pek hitap etmiyordu. 1887’de Stevenson tarafından The Merry Men and Other Tales and Fables isimli, altı öyküden oluşan kısa öykü koleksiyonu içerisinde yeniden yayımlandı. Her iki yayımlanışında da dikkat çeken, ses getiren bir eser olamadı.

Eser, ülkemizde ilk olarak 2020 yılının Mart ayında, Celal Üster‘in in çevirisiyle, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın Modern Klasikler Dizisi içerisinde 146. kitabı olarak yayımlandı. Define Adası ve Dr. Jekyll ile Bay Hyde‘ın ardından dizide yayımlanan üçüncü Stevenson eseri oldu. Tam da burada, yeri gelmişken, bu duruma, yani sırf dizi içerisindeki kitap sayısını arttırmak ve daha çok para kazanmak amacıyla kısa hikayelerin bağımsız basılması konusuna dikkat çekmek istiyorum. Zweig eserleriyle başlayan bu durum artık ciddi anlamda rahatsızlık duyduğum bir noktaya evrildi. Bunu Olalla ile birkez daha fark ettim. The Merry Men and Other Tales and Fables gibi gölgelerde kalmış bir eser çevrilip bütünüyle yayımlanabilecekken, bunun içerisinden hikaye alıp yayımlamak bana artık çok rahatsızlık verici gelmeye başladı.

Olalla’nın Üzerine Yorumum

Stevenson’ın yazarlığının ilk dönemi, daha çok gezi ve deneme yazılarından oluşur. Kurgu denemelerine, kısa hikayeleriyle bu dönemde başlar. Orta döneminin de başlangıcı kabul edebileceğimiz Define Adası’nın getirdiği başarı onu ağırlıklı olarak kurguya yönlendirmiştir. En önemli eserlerini de 1883-1885 arasındaki bu dönemde yazmıştır. Olalla da bu dönem eserlerinden birisi olarak dikkat çekici bir yapıttır. Ancak buna karşın, yazarın kendisi tarafından “pek de savunulabilir olmayan bir hikâye” olarak değerlendirilir. Açıkçası, bu kadar övülüyor olmasına rağmen okuduktan sonra ciddi bir yapıt olmadığını düşündüğüm öykü hakkında Stevenson’ın bu sözlerini okuduğumda epey rahatladım diyebilirim.

Bir rüyada gelen ilhamla yazılmış olan öykü, bende yazarın sanki rüya halinden tam çıkamadığı hissini uyandırdı. Hiçbir şey tam ve gerçek değil. Olaylar arasındaki geçişler çok hızlı ve dayanaksız olduğu için bağlam kopuyor. Üstelik bu durum, sanki biraz yazmaktan kaçınmak ve okuyucuya hissettirilmek istenen vampir hikayesi için gizem havası yaratmak amacıyla bilerek yapılmış gibi duruyor. Sebep ne olursa olsun, metnin herhangi bir düşünsel anlam taşımasına etki ederek eseri önemsiz kılıyor. Kısacası, Olalla’yı hızlıca akıp gitmesiyle elinize aldığınızda kolayca bitirebileceğiniz bir öykü olarak okuyabilirsiniz ancak edebi yönden ciddi bir beklentiye girmenizi tavsiye etmem. Puanım: 2,5/5


Murat Yıkılmaz sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir Cevap Yazın

Murat Yıkılmaz sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin