Kategoriler
Hayattan

2018 Genel Seçimlerin Ardından

Seçimlerin üzerinden bir haftaya yakın bir zaman geçti. Hem kampanya sürecinde hem de sandıklarda aktif olarak görev almış birisi olarak seçimin yorgunluğunu henüz üzerimden atabildim. Gönül isterdi ki bu yorgunluk güzel bir yorgunluk olsun, seçimden oy verdiğim parti ve cumhurbaşkanı adayı galip çıksın… ama 18 yaşından beri oy kullandığım tüm seçimlerde olduğu gibi bu sefer de kazanamadık.

Yine de bu seçimin öncekilerden bir farkı vardı. Öncekilerden daha çok çalıştık, daha çok umutlandık ancak faşizme karşı bir kez daha kaybetmiş olmamıza karşın ilk kez umutlarımızı kaybetmedik. Walter Benjamin’in dediği gibi, faşizmi ilerleme adına bir adım olarak görmeye başladık.

Bir adam çıktı, elli günlük bir kampanya ile içerisinden geldiği partiyi aşmayı başardı. Birçok hata yaptı evet, hatta en büyük hatasını seçim gecesinde yaptığını düşünenlerden birisi de benim. Yine de öyle bir duruş sergiledi ki, hepimizin bildiği bir gerçeği bize  tekrar tekrar hatırlattı; kimse kusursuz, hatasız değil, önemli olan hatalardan dersler çıkarabilmek dedi…

Propaganda Süreci

Seçim için propaganda yapılan sürecin henüz başında Muharrem İnce, Erdoğan’a “her kuşun eti yenmez” demişti. Propaganda süreci boyunca da bu sözünün gereğini muhalif adayların büyük oranda yerine getirdiklerini düşünüyorum. Hiçbiri geri adım atmadı, hepsi taşı gediğine oturtmasını tam anlamıyla bildi. En büyük sorunları elbette medya gücünün ellerinde olmamasıydı ama ilk defa bir seçimde buna da açıkça tepki gösteren adaylar gördük. Normalde büyük bir istekle davet edilmeleri gereken kanallara kendilerini zorla davet ettirdiler. Hiçbir şeyden çekinmeden, açık açık konuşmayı bildiler.

Bizim umutlarımızın yeşerdiği bu süreç, aynı zamanda ilk defa oldukça eğlendiğimiz bir süreç oldu. Bir genç olarak ilk defa seçim öncesi mitingleri ve açıklamaları takip ederken sıkılmadım, tam tersine ilk kez büyük bir keyifle propagandaları takip ettim. Boş zamanlarımda dizi bölümleri izliyormuş gibi İnce’nin mitinglerini izleyip eğlendim. Sosyal medyada orantısız zekanın esprilerini takip ettim.

Muharrem İnce’nin İzmir mitingine ait görüntüleri gördüğümde adeta büyülendim. Keşke İzmir’de olsaydım, keşke o kalabalığın coşkusunu yaşayabilseydim dedim. İnce’ye oy verse de vermese de, hangi Türk vatandaşı o atmosferde olmak, o havayı solumak istemez ki? 23 Haziran sabahı da İstanbul mitingi için bu coşkuyla evden çıktım ve mitingde gönüllü olarak görev aldım.

Sabah saat 8 gibi miting alanında çalışmalara başladık. O saatlerde grup grup gelen, erken davranan insanlar vardı. Saat 10’a doğru ise büyük bir insan seli akmaya başladı. Bir grup gönüllüyle beraber bana, miting alanına girişleri yönlendirme sorumluluğu verildi ama saat 12 olduğu olduğunda, yani mitingin başlamasından iki saat önce alana girişleri tutamaz olduk. İnsanlar gelmeye devam ederken alan tamamen dolmuştu ve polisler kapıları kapatmıştı. Bu süre içerisinde iki kez sırılsıklam olup yeniden kuruduk, şarkılar söyledik, danslar ettik. İnsan seli öylesine büyüktü ki, hep bir ağızdan  Akın var, güneşe akın! Güneşi zaptedeceğiz, güneşin zaptı yakın! diye bağırdık.

Miting gecesi uyumamıştım ve miting bizler için inanılmaz derecede yorucu oldu. Yine de hiç olmadığımız kadar mutluyduk, umutluyduk. Ben hayatımda böylesine mutlu bir kalabalık, böylesine güzel bir atmosfer görmemiştim. Yaşlıların bizlere gururla bakışı, elimizi sıkmadan geçmemeleri, gençlerin gelip yardım etmek istemesi, sarılmaları, inanılmaz bir gündü. Eve dönüp sabah 5’de seçime uyanmadan önce yastığa kafamı koyduğumda saat çoktan 1 olmuştu.

Seçim Günü – Sandık Güvenliği

Bu seçimde asil sandık kurulu üyesi olarak görev aldım. Sandıklarda yaşadığımız en büyük sorun, sandık başkanı ve yardımcısının kamu görevlileri içerisinden özenle seçilerek atanmasıydı. Bu özenden kastım keşke işi bilenlerin, deneyimlilerin özenle seçilmesi olsaydı ama durum ne yazık ki öyle değildi.

Herkesin bir görüşü vardır elbette. Önceki seçimlerde de sandık kurulu başkanlarının bir görüşü olurdu ama atanan kişiler çoğunlukla olgun, bunu dışa pek yansıtmayacak karakterde, hatta çoğunlukla öğretmenler olurdu. Bu seçimde ise rejim, sandık kurullarında çoğunluğu muhalefete bırakmamak adına başkan ve yardımcısı kendi gençlerinden, partizanlarından özenle seçti. Daha önce sandık deneyimi bulunmayan, yasaları bilmeyen ve tarafsızlığını korumayı önemsemeyen yaşta kamu görevlileri ile ciddi savaşlar verdik.

Bu savaşlardan galip çıkan tarafın bizler olduğunu düşünüyorum. En azından benim görevli olduğum okulda ve bölgemde durum böyleydi. Galibiyetimizin en büyük pay sahipleri ise Oy ve Ötesi, Sandık Gücü gibi bağımsız platformlar aracılığıyla bizlere destek olan avukatlardı. Onlar olmasaydı haklı olduğumuz birçok konuda sözümüzü geçiremeyecek, birçok sıkıntı yaşayacaktık. Oylarımızı, görüşlerimizi savundukları için hepsine büyük bir teşekkür borçluyuz….

Seçim Sonuçları

Saat 21:30 gibi otobüsle ilçe yüksek seçim kurulunun önüne geldik. Büyük bir kalabalık çağrı üzerine toplanmış, gelen otobüsleri ve içerisinden inen çuvalları büyük bir dikkatle takip ediyordu. Bizler henüz okulun bahçesinde içeriye giriş için beklerken, sonuçlar çoktan açıklanmış, rejimin destekçileri silahlarıyla beraber kutlama için sokaklara dökülmüştü.

Benim en büyük eleştirim, en büyük tepkim partiler ve bağımsız platformlar aracılığıyla açıklanan bu gayri resmi seçim sonuçları içindir. Çeteleler ve ıslak imzalı tutanaklar ile açıklanan bu sonuçlar elbette ki büyük oranda doğru ancak, “sonuçlar bu şekilde açıklanacaksa YSK adında bir kurum neden var?” diye sorguluyorum. Farz edin ki açıklanan sonuçlar yanlıştı ve seçim ikinci tura kalıyordu. Silahlarla sokağa dökülen bu kitleyi, “kutlama yapmayın, yanılmışız, ikinci tura kaldı” diyerek kim, nasıl evlerine sokabilirdi? Bu yüzden gelecek seçimler için bir yasak getirilmesi, YSK’dan önce sonuç açıklanmasının yasaklanması en büyük temennimdir.

Seçim sonuçlarıyla ilgili tek dileğim, tek umudum var. Bu da bizlerin yanılıyor olması, haksız çıkmamız. Umuyorum ki iktidara oy verenler haklı çıkarlar. Umuyorum ki patates, soğan fiyatları seçim sebebiyle olmuştur. Umuyorum ki dolar Erdoğan’ın dediği gibi düşer, ekonomi düzelir.

Biz haksız çıkarsak, hepimiz iktidara oy verenlerin oyları sayesinde refaha kavuşacağız. Aksi durumda, biz kaybeden taraf olarak haklı çıkarsak hiçbir anlamı kalmayacak, hepimiz kaybetmiş olacağız.

İktidara oy verenleri tekrardan tebrik ederim, silahlar olmadan kutlamaya, sevinmeye devam edebilirler, haklarıdır. Biz ise mücadelemize elbette devam edeceğiz. Bu daha başlangıç…

Bir Cevap Yazın