Barış Bıçakçı, son dönem Türk edebiyatının az sayıdaki sevdiğim yazarları arasında yer alıyor. Sıradan ve temiz insanları anlattığı romanlarının dikkat çekici bir özelliği vardır. Okuyucuyu alıp, anların ortasına bırakacak kadar gerçekçi ve basit ifadeler içerirler. Üstelik öyle bir bırakır ki okuyucuyu anların içerisine, kirletmekten korktuğunuz için hiçbir şeye temas edemeyiz. Bir şeyler öğrendiğiniz, bir parçası gibi hissettiğimiz insanları oldukları gibi gözlemler ve ayrılırız o anlardan… 2002 yılında İletişim Yayınları‘ndan çıkan ilk romanı Herkes Herkesle Dostmuş Gibi de, bu hissi arka arkaya sayısız kez yaşattığı, en özel kitaplarından diyebilirim.
Romanda, birçok farklı karakterin mini öyküleri arasında geçiş yaparak, Ankara’da bir dış mekan gezisi yapıyoruz. Bu gezide, insanlar arasındaki iletişimsizliğe ve bu iletişimsizlikten doğan küçük sorunlara tanıklık ediyoruz. Üstelik tüm bu mini öyküler birbirleri ile bağlantılı bir şekilde, geçişleri hissettirmeyecek kadar bütün olarak karşımıza çıkıyor. Odak noktasında olan ya da daha fazla bahsedildiğini söyleyebileceğim bir ana karakter yok ancak tek okumada bitirilebilecek kısa roman sona geldiğinde, kendimizi yeniden ilk karakterlerden birisine tanıklık ederken buluyoruz.
Çevreye Dair Farkındalık Yaratan Bir Roman
Bu kitabın bir diğer özelliği de, okuyucuya çevresinde yaşananların büyük bir çoğunluğunu fark etmeyecek kadar körelmiş olduğunu anlatması sanırım. Yolda yürürken ya da bir yerde otururken başka insanlara ne kadar kayıtsız kaldığımızı; tek başımıza hissettiğimiz bir yerde aslında ne kadar çok olay yaşandığını gösteriyor bizlere. Bitirdiğimizde, insanları yeniden gözlemlemeye başlıyor, empati için daha fazla çalışıyor Ve insanlarla iletişimimizi geliştirmeye çabalıyoruz. Sanki bunu sağlamak için yazılmış bir roman. Puanım: 3,5/5
Not düşmek istiyorum ki, Barış Bıçakçı görünmeyi sevmeyen bir yazar. Eski birkaç portresi haricinde hiçbir yerde fotoğrafı bulunmuyor. Kendisi ile karşılaştığınızda da imza vermeyi ve fotoğraf çektirmeyi reddediyor. İnternet üzerinde hakkında bilgi yer alan birçok sayfada paylaşılan fotoğraflar da ona ait değili. Bizim Büyük Çaresizliğimiz kitabını aynı isimle sinemaya aktaran yönetmen Seyfi Teoman’a ait. Yazarın duruma karşı acı bir gülümseyişi vardır sanırım. Merak edip uzun bir araştırma yaptığımda, kendisinin birkaç fotoğrafına ulaştım. Yine de tercihlerine ve yasalara saygı göstererek paylaşmamaya karar verdim. Bu yüzden, bu yazıda yer alan kitap görselini, onun dünyasından seçtim; 1980’li yılların Kızılay’ından bir fotoğraf ile oluşturdum.