Kategoriler
Film

Djam – Aman Doktor (2017)

Tony Gatlif’in müzik ve yolculuk vadeden filmi Djam, bu yönde güzel bir başlangıç yapsa da, bütünsellikten uzak senaryosu, başarısız başrol oyunculuğu ve bağlantısız sahneleriyle başarısız bir yapım…

Değerlendirme: 5 / 10.

Djam, farklı kültürleri müzikle harmanlamayı seven yönetmen Tony Gatlif‘in yazıp yönettiği, Fransa, Türkiye ve Yunanistan ortak yapımı bir film. İlk gösterimini Cannes Film Festivali’nde yapan filmin, ülkemizdeki ayağında yapımcı olarak Suzan Güverte’nin imzası yer alıyor. 2017 yılında Film Ekimi kapsamında ülkemizde ilk kez gösterilen film, 2018 yılında da Başka Sinema salonlarında Aman Doktor ismiyle gösterildi. [1] Bu gösterimdeki isim, filmde Panayotis Stathopoulos ve Seray Yalçın’ın seslendirdiği Aman Doktor isimli parçadan geliyor. Film, Djam isimli deli dolu bir Yunan kızın etrafında dönüyor. Djam, asi, ne istediğini bilen ve çok açık bir karakter. Gatlif bu karakter için, az da olsa gerçekte böyle karakterler olduğunu ve Doğu-Batı arasında güçlü, özgür bir kadın karakter yaratmak yolunda ortaya çıkardığını söylüyor. [2]

DJAM: Midilli – İstanbul – Edirne – Kavala – Midilli Rotasında Müzik Dolu Yolculuk

Hikayemiz, Djam‘ın (Daphne Patakia) bir yönüyle kabullenemediği için Amca diye hitap ettiği üvey babası abası Kakourgos (Simon Abkarian) tarafından İstanbul’a gönderilmesiyle başlıyor. Eski bir denizci ve rebetiko müzik tutunu olan Kakourgos, tamir etmeye uğraştıkları tekneleri için biyel koluna ihtiyaç duyuyor ve tanıdığı bir demirciye yeni bir tane yaptırması için Djam’ı İstanbul’a gönderiyor. Filmin ilk sahnelerinden deli dolu olduğunu anladığımız kızını, yolculuğu boyunca dikkat etmesi gerekenler konusunda uyarsa da, Djam elbette ki bu uyarıların hiçbirine uymuyor.

İstanbul’da eğlence hayatına dalan ve kendisine verilen paranın bir kısmını harcayarak vakit geçiren Djam, sonrasında 18 yaşındaki genç Avril (Maryne Cayon) ile tanışıyor. Avril, Suriyeli göçmenler için gönüllü yardım yapmak amacıyla erkek arkadaşıyla Gaziantep’e gitmek üzere İstanbul’a gelen, ancak erkek arkadaşı tarafından terk edildiği için parasız ve yalnız kalmış bir kadın. Annesi Fransız olan Djam’ın Fransızca bilmesi sebebiyle tesadüfi diyebileceğimiz bir şekilde gerçekleşen bu tanışma sonucu, Djam Avril’a yardım etmeye başlıyor. Kendisi gibi asi ve özgür bu kadına yaptığı yardım bir süre sonra arkadaşlığa ve Edirne-Kavala-Midilli rotasında müzik dolu bir yolculuğa dönüşüyor…

Film ağırlıklı olarak Türkiye ve Yunanistan üzerinden, doğu-batı eksenindeki kültürel çeşitliliğe ve bu çeşitliliğin güzelliğine dokunan bir senaryoya sahip. Bu senaryo her hangi bir şeyi doğrudan ve yoğun olarak anlatma amacı gütmese de, birden fazla konunun etkisinde kaldığı hissediliyor. Bunlardan en belirgin olanları Suriyeli mülteciler ve Yunanistan’daki ekonomik bunalım konularıydı. Amaçsızca değinilen bu noktalar maalesef filmi salt bir yol-müzik filmi olmaktan çıkarıp, bir süre sonra tanımlaması zor, karmaşık ve başarısız bir noktaya taşıyor.

Bu başarısız senaryo, İstanbul klişeleri ve filmi Djam karakterine hayat veren oyuncu Daphne Patakia’nın vücudu zerinden ilgi çekici kılmayı hedefleyen gereksiz müstehcenlik ile birleştiğinde, maalesef ki izlemesi zor bir yapım ortaya çıkmış. 97 dakikalık film boyunca zoraki olduğu yoğun bir şekilde hissedilen birçok sahne vardı ki, bazı müzikal sahneler bile bunlar arasındaydı. Filmi izledikten sonra, üzerine okuma yaparken karşılaştığım Gatlif röportajı da olumsuz bazı tespitlerimin doğru olduğunu bana daha fazla düşündürdü. Avril karakteri senaryoyu yazmaya başladığında ortada yokmuş ve İŞİD’in otaya çıkmasıyla oluşturduğu bir karaktermiş. Keza mülteci sorununa değinmesi de aynı şekilde, sonradan ortaya çıkan bir durum…

Djam, izlediğim ilk Tony Gatlif filmiydi. Bütünsellikten uzak senaryosu, başarısız başrol oyunculuğu ve bağlantısız, zoraki sahneleriyle maalesef ki sevemediğim bir yapım oldu. Filmde başarılı bulduğum tek şey, Ermeni asıllı Fransız oyuncu Simon Abkarian‘ın canlandırdığı baba karakteri Kakaurgos’du. Yunan karşıt kültürünün önemli figürlerinden olan mangas bir karakteri canlandıran oyuncunun performansı o kadar iyiydi ki, kendisinin Helen olmadığını öğrendiğimde çok şaşırdım. Yıllar geçse de, izlediğim sayısız film arasında aklıma kalacak kadar başarılı bir karakterdi diyebilirim. Kısacası Djam, Rebetiko müzik seviyorsanız, çok fazla beklentiye girmeden izleyebileceğiniz ve Kakaurgos karakterinden keyif alabileceğiniz bir film. Puanım: 5/10

Bir Cevap Yazın