Nobel Ödüllerinin takipçileri, 1953 yılında Winston Churchill’e verilen Nobel Edebiyat Ödülü’nün şokunu henüz atlatamamışken, bu yıl bir sürprizle daha karşılaştı. 2016 Nobel Edebiyat Ödülü, “Amerikan şarkı geleneğine yeni şiirler kattığı için” Bob Dylan‘a verildi. Altıncı kez favori aday gösterilen Haruki Murakami‘nin ödülü kaçırması ise okurlarını oldukça üzdü.
Bob Dylan’ı hepimiz sevsek de, yazdığı şarkı sözlerinin büyük bir çoğunluğunun eski halk şarkılarından “araklama” olduğunu bilmeyen yoktur sanırım. Kirby Ferguson’un bu örnek üzerinden yaptığı Remiksi Benimseyin başlıklı TED konuşmasını daha önce paylaşmıştım. Bu yüzden edebiyat alanında Bob Dylan gibi bi söz yazarının Nobel’i ne kadar hak ettiğini tartışılmaya ve tepki gösterilmeye değer buluyorum.
Filmler ve Filimler geçtiğimiz yıl Facebook’ta kurulan ve eleştirisel film parodileri hazırlayarak yola çıkan güzel bir oluşum. Bir yıl içerisinde büyüyen ekip artık kısa web dizileri de yapmaya başladı. Severek takip ettiğim Türk Youtuber Barış Özcan‘ın anlatıcı olarak seslendirme yaptığı Kutu isimli 6 bölümlük mini dizilerini olukça beğendim. Ülkemiz standartlarına göre örnek alınabilecek, eğlenceli bir yapımdı. İlgi duyduysanız, bir göz atın.
Gün geçmiyor ki izlediğimiz bir Netflix dizisinin bağımlısı olmayalım. 2014 yılında Star Wars: The Clone Wars ile başlayan Netflix takibim, Netflix yapımı Daredevil ve Jessica Jones ile devam ederken geçtiğimiz günlerde bunlara bir de Narcos‘u ekledim.
Ünlü uyuşturucu kaçakçısı Pablo Escobar‘ın hayatını konu alan dizinin birinci sezonunu bitirdim sayılır. İkinci sezonu yayınlanan dizinin, üçüncü ve dördüncü sezon onaylarının verdiğini söylesem, popülaritesini tahmin edersiniz sanırım. Pablo Escobar’ı Bezilyalı oyuncu Wagner Moura ‘nın başarılı bir şekilde canlandırdığı, Kolombiya’nın gerçekçi atmosferinde geçen suç belgeseli niteliğindeki dizi, gerçekten izlenmeye değer.
16 Aralık’ta vizyona girecek olan ve ölüm yıldızının planlarının çalınmasını konu alan Rogue One: A Star Wars Story filmini merakla beklerken, posterler ve fragmanlar da gelmeye başladı. Lucasfilm’in orjinal seri arasında bir ara-film olarak lanse ettiği fimde konu Death Star olunca, görsel şölen kaçınılmaz olmuş.
Her biri diğerlerinin kopyası olduğu için, uzun zamandır ajanlık konulu aksiyon filmlerinden uzak durmaya çalışıyorum. Yine de sürükleyici bir film ararken, IMDB puanı sebebiyle izlenecekler listemde yer alan Kingsman: The Secret Service‘e bir şans vererek bu tabuyu kırmak istedim; iyi de yapmışım.
Başrolünde The King’s Speech ve A Single Man filmleriyle sevdiğim Colin Firth‘ün rol aldığı filmde, genç ajan rolünü Jonno Davies ve kötü adam rolünü Samuel L. Jackson canlandırıyor. Kurgusu diğer tüm ajan filmleriyle aynı olsa da, görsel efektleri, dövüş sahneleri ve özgün ajan tarzı ile benden 8 puan almayı başardı. Görsel kategorilerde Oscar’a aday olamamasına gerçekten şaşırdım.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de konser veren Nouvelle Vague, 6 yıl aradan sonra I Could Be Happy isimli beşinci stüdyo albümleri için geri sayıma başladı. 4 Kasım’da çıkacak olan albümden gelen ilk single, albüme adını veren I Could Be Happy oldu, ben oldukça beğendim.