Kategoriler
Kitap

Mezopotamya’da Cinayet – Agatha Christie

Hercule Poirot serisinin on dördüncü kitabı olan Mezopotamya’da Cinayet’te, Poirot Irak’taki bir arkeolojik kazı evinde işlenen cinayeti araştırır. Kitap, Agatha Christie’nin gezilerinden edindiği derin gözlemlerini yansıtması ve mekanı ustaca kullanıyor olmasıyla dikkat çekicidir…

Değerlendirme: 4 / 5.

Agatha Christie, 1934-1939 yılları arasında diğer karakterlerini bir kenara bırakarak ardışık yedi Poirot romanı yayınladı. Bu romanlarda, yazarın Hercule Poirot karakteriyle daha fazla ilgilendiğini görürüz. 1936 yılında yayımlanan Mezopotamya’da Cinayet de bu kitaplardan biridir. Hercule Poirot Serisinin on dördüncü kitabıdır. Ve ayrıca, ünlü dedektifin İngiltere sınırları dışında geçen az sayıdaki macerasından biridir. [1] Macera, bugün Irak sınırları içerisinde bulunan Tell Yarimjah tepesindeki bir kazı alanında geçer. Detaylı tasvirleri ve gerçekçiliği ile, yazarın ayakları yere en sağlam basan eserlerindendir. Bu geçekçi anlatımın arkasında, yazarın bölgede geçirdiği zaman ve edindiği deneyimler sezilir.

Agatha Chirstie’nin ikinci kocası Max Mallowan, Orta Doğu’da çeşitli kazılar yapan ünlü bir arkeologdu. Christie de bu çalışmalarında sıklıkla ona eşlik etti. Hem bu kazılarda, hem de yolcukları sırasında birçok eser kaleme aldı. Kaleme aldığı bu eserlerin büyük bir bölümünde de seyahatlerinden esinlendiği açıkça sezilir. Bazı karakterleri bir şekilde orta doğu ülkeleri ile ilişkilendirdiğini görürüz. Buna karşın, suç mahallini doğrudan arkeolojik bir alan olarak kullandığı yalnızca iki öyküsü vardır. Bunlardan ilki Poirot Araştırıyor kitabında bulabileceğiniz Mısır Lahitinin Sırrı (The Adventure of the Egyptian Tomb) isimli kısa hikayedir. Bu kısacık öyküde bile yazarın alana ne kadar hakim olduğu sezilir. Mezopotamya’da Cinayet ise, alan kullanımı konusunda başlı başına bir şaheserdir.

Mezopotamya’da Cinayet: Konusu ve İşlenişi

Hikaye, hemşire Amy Leatheran‘nin Poirot’nun da arkadaşı olan Giles Reilly isimli bir doktor aracılığıyla, Irak’taki bir kazı ekibine katılmasıyla başlıyor. Kazı ekibinin başındaki Erich Leidner’in eşi Louise’in ruhsal sorunları vardır. Amy’yi de ona yardımcı olması için işe alır. Louise ile kısa sürede yakın ilişki kuran Amy, ilk günlerde onun geçmişine dair birçok ilginç şey öğrenir. Ardından, henüz Amy’nin gelişinin üzerinden bir hafta geçmişken Louise bir cinayete kurban gider. Cinayet silahı bulunamasa da, Louise Lidner’ın öldürüldüğü kesindir. Doktor Giles Reilly, arkadaşı Hercule Poirot’un Irak’ta seyahat ettiğini öğrenmesi üzerine ondan yardım ister. Poirot, olay yerine gelir ve araştırmasına başlar, ancak bir cinayet daha gerçekleşir…

“Şakalaşıp gülüyoruz matmazel,” dedi. “Ama bazı şeyler vardır, onlarla ilgili şakalar yapılmaz. Mesleğim bana birçok gerçeği öğretti. Bunlardan biri ve belki en korkunç olanı da şu: Cinayet bir alışkanlıktır…”

Mezopotamya’da Cinayet, Agatha Christie, s149.

Kitabın ön sözü Doktor Giles Reilly’nin mektubuyla başlar. Öyküde anlatılan olayların üzerinden dört yıl geçmiştir ve mektubun ardından olayları Hemşire Amy Leatheran’ın kaleme aldığı şekliyle okuruz. Hercule Poirot’yu ilk kez bir kadın gözünden okumamız açısından anlatıcı önemlidir. Kazı ekibine dışarıdan katılan ve yaşananlara geniş bir gözle bakabilen Amy Leatheran ile eşinin kazılarına katılan Agatha Christie’nin gösterdiği benzerlik de göz ardı edilmemelidir.

Anlatımda bir kadının detaycılığı güçlü bir şekilde kendini hissettirir. Derinlemesine gözleme dayanan gerçekçi tasvirler vardır. Olaylarda diğer kitaplarda sıklıkla gerçekleşen tesadüfler yerine somut gerçekler üzerinden ilerler. Kitabın içerisinde olayların gerçekleştiği kazı evinin bir planı da vardır ki, bu çizim yazar tarafında, okuyucuya somut gerçekliği hissettirmek konusunda benzersiz bir şekilde kullanılır.

Mezopotamya’da Cinayet: Baskılar ve Diğer Şeyler

Mezopotamya'da Cinayet ülkemizde ilk olarak Gönül Suveren'in çevirisiyle Gece Gelen Ölüm ismiyle yayımlanmışır.

Orjinal ismi Murder in Mesopotamia olan kitap, 1936 yılında önce İngiltere’de, hemen ardından da Amerika’da yayımlandı. Ülkemizde ise ilk kez 1991 yılında, Gönül Suveren‘in çevirisiyle Gece Gelen Ölüm ismiyle basıldı. Suveren’in çevirileri çoğunlukla gazetelerden derlendiği için kısaltılmıştır. Bu yüzden Çiğdem Öztekin tarafından yeniden çevrilen ve orjinaline sadık kalınarak Mezopotamya’da Cinayet ismiyle basılan kitapla arasında ciddi bir uzunluk farkı vardır. Bu farkta kitabın anlamı kaybolmaz ancak okuyucu yazarın uzun betimlerinden mahrum kalır. Bu yüzden kitabı yeni baskılarından okumanızı tavsiye ederim.

Ayrıca kitap seri içerisinde zamansal olarak Acı Kahve‘nin sonrasında ve Doğu Ekspresinde Cinayet‘in öncesinde geçiyor. Hercule Poirot, bu macerasını tamamladıktan sonra, Avrupa’ya dönüş yolunda doğu ekspresine binerek en ünlü macerasına doğru yola çıkıyor…

Mösyö Poirot Suriye’ye döndü ve bir hafta kadar sonra oradan Doğu Ekspresi’yle Avrupa’ya dönerken kendini bir başka cinayet olayının içinde buldu.

Mezopotamya’da Cinayet, Agatha Christie, s284.

Mezopotamya’da Cinayet: Kısa Yorumum

Kitap, macera olarak seride öne çıkan kitaplardan biri olmasa da, Christie’nin en sevdiğim kitaplarından oldu. Kişisel tecrübelerini yansıtması ve yazım konusunda ne denli büyük bir deha olduğunu göstermesi açısından önemliydi. Başka eserlerinde görmediğimiz, gözleme ve betimlemelere dayanan bir yazım derinliğine sahip. Ayrıca kitaba yerleştirdiği kroki aracılığıyla okuyucuyu çözüm üzerine düşündürmesiyle bir oyunsal yönü de var. Tüm bunları bir arada görmek, yazarı kavramak ve diğer kitaplarının tadına daha iyi varmak için kesinlikle okunması gereken bir kitap.

Bir Cevap Yazın