Gabriel Garcia Marquez‘in diğer eserlerinden alışık olduğumuz büyülü gerçeklik akımından uzak, yalın bir dille yazdığı, basit ve akıcı bir bütünlüğü olan Albaya Mektup Yok, 15 yıldır emekli maaşının bağlanmasını bekleyen yaşlı bir albay ve karısının yaşantısını anlatıyor. Oğullarını siyasi baskı sebebiyle kaybeden bu çift, bir yandan gelmeyen emekli maşına umut bağlayarak yaşantısını sürdürmeye çalışırken, bir yandan da oğullarından geriye kalan tek şey olan horozlarını yarışlar için beslemeye devam etmek istiyor…
Hikaye, yazarın kendisi tarafından yazdığı en iyi kitaplardan birisi olarak gösteriliyor. İyi-kötü ve doğru-yanlış kavramları üzerinden ayrım yapmayışıyla dikkat çekiyor; her şey yazar tarafından gerçekçi bir şekilde, ayrım yapılmadan gösteriliyor. Hikayenin sonu da iyi ya da kötü olarak değil, tam olarak başladığı gibi bitiyor.
Sansür konduğundan beri gazeteler yalnız Avrupa’dan söz eder oldu. En iyisi Avrupalılar buraya gelsin, biz de oraya gidelim. Böylelikle herkes kendi ülkesinde neler olup bittiğini öğrenebilir.
Albaya Mektup Yok, Gabriel Garcia Marquez, s29.

Bir solukta okuyup bitirdiğim ve oldukça beğendiğim bu uzun öyküde, Marquez’in diğer eserlerinde olduğu gibi, ciddi bir sistem eleştirisi ve iktidar karşıtlığı var. Bunların içerisinde, birçok yerinde özellikle sansüre yönelik eleştirilerinin ön plana çıkması dikkatimi çekti. Yazarın o yıllarda niçin özellikle bu konuya eleştiride bulunduğu araştırdım aradım, ancak sonuç alamadım.
Son olarak, kitabı okumamın ardından öğrendiğim ve izlemek istediğim iki sinema uyarlamasına değineceğim. 1993 yılında Rus aktivist ve yönetmen Marina Tsurtsumiya, ilk uzun metrajlı filmini bu romana dayandırarak, Only Death Comes for Sure ismiyle çekmiş. Kolombiya’yı Gürcistan olarak değiştirerek uyarladığı bu film, birçok sanat festivalinde öldü almış. Buna rağmen Rusya’da bir dağıtım anlaşması yapamadığı için yayınlanamamış. Filmin yaygın olarak bilinen diğer uyarlaması ise 1999 yılında Arturo Ripstein tarafından orjinal isimle çekilmiş. Albay karakterine Fernando Lujan hayat veriyor. Marisa Paredes albayın eşi Lola’yı, Selma Hayek ise filme eklenen bir karakteri canlandırıyor.
Murat Yıkılmaz sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.