Kategoriler
Kitap

Refet – Fatma Aliye

Türk edebiyatının ilk kadın romancısı olarak kabul edilen Fatma Aliye, ikinci romanı olan Refet’te yoksulluk içerisindeki bir kızın öğretmen olma çabasını işliyor. Türk edebiyatındaki ilk kadın öğretmen karakterini okuyucuya sunmasıyla da dikkat çekiyor…

Değerlendirme: 2 / 5.

Edebiyatımızın ilk kadın romancısı olarak kabul edilen Fatma Aliye, Namık Kemal ile başlayan halk için yazmak anlayışını, esinlendiği Ahmet Mithat Efendi’den alarak devam ettirir. Refet, kaleme aldığı beş romanından üçüncüsüdür. Bu romanında da diğer romanlarında olduğu gibi güçlü kadın karakteri işler. Okuyucuya, yoksulluğun içerisinde öğretmen olmak için mücadele eden güçlü bir kızın hikayesini aktarır. Dini ve toplumsal dogmaları eleştirerek kadınların topluma katılmasını, kendi ayakları üzerinde durmasını öğütler. Farklı konumlardaki kadınların dayanışmasına örnekler verir. Kendi parasını kazanan, çabalayan, erkeğe ihtiyaç duymadan yaşayabilen kadın kahramanlarının diğer kadınlara örnek olmasını ister.

Fatma Aliye, Osmanlı’nın son dönemdeki önemli devlet adamlarından Ahmet Cevdet Paşa’nın kızıdır. Babasının etkisiyle, o dönemde kadınların erişemediği seviyede bir eğitim gördü. Onunla beraber, Halep, Şam ve Beyrut gibi vilâyetlerde bulundu. Evliliğinde, kocasının izniyle edebiyat dünyasına yöneldi. Fransızca çevirilerinin ardından Ahmet Mithat Efendi‘nin desteği ile ünlendi; manevi kızı oldu ve onunla beraber Hayal ve Hakikat isimli bir roman yazdı. Eserlerinde ve gazete yazılarında, kadın hakları için mücadele etti. Bugünden geriye bakıldığında Osmanlı’da kadın haklarının öncü ismi olduğu söylenebilir. Açtığı yolda, kız kardeşi Emine Semiye Hanım da onunla beraberdi.

Fatma Aliye’nin tekniğinden ve edebi gücünden ziyade işlediği konular ve hayat görüşüyle ünlenen bir isim olduğunu söyleyebiliriz. Türk edebiyatındaki ilk kadın öğretmen karakterini ortaya koyduğu Refet, bunun belirgin bir örneğidir. Roman edebi yönden oldukça eksiktir ve Ahmet Mithat Efendi’den başarısız esintiler taşır. Buna karşın romanda, yazarın bir paşa kızı olarak hiç tatmadığı yoksulluğu çok iyi analiz etmiş olduğu görülür. Fatma Aliye’nin, cehalet, yoksulluk, birden fazla kadınla evlilik gibi birçok konuda gerçek anlamda bilgi sahibi olduğu şüphesiz ki çok açıktır. Ahmet Mithat Efendi de Refet için yazdığı takrizde bu noktayı ele alır.

Bu bir roman değil, bir tasvirdir. Osmanlı yaşayışımıza bağlı bir tasvir ki Fransızların d’apres nature dedikleri tarzda, doğrudan doğruya dış dünyayı kopya ederek meydana getirilmiştir.

Önsöz Makamında İki Söz, Refet, Ahmet Mithat Efendi.

Refet Romanının Konusu

Refet’in annesi Binnaz, Hayati Efendi isimli bir çiftçinin İstanbul’dan alıp taşraya götürdüğü bir cariyedir. Şehirli olması sebebiyle kocasının diğer eşleri tarafından kabul görmez ve baskıya maruz kalır. Kocasının vefat etmesinin ardından ise küçük kızı Refet ile beraber gördüğü kötü muamelelere artık dayanamaz. Tüm miras hakkından vazgeçerek, kızı Refet ve yanına aldığı az miktarda para ile İstanbul’a gider. Amacı, İstanbul’daki akrabalarından yardım istemek ve küçük kızını yetiştirmek olsa da umduğunu bulamaz. Binnaz ile hasta ve çelimsiz kızı Refet’e, karşılaştıkları Mürüvvet Hanım isimli bir kadın yardım eder.

Mürüvvet Hanım’ın yanında geçici bir süre sığınan anne kızın önünde zorlu seneler vardır. Mürüvvet Hanım’ın taşınmasıyla romanın ana bölümü başlar. Binnaz, kızıyla beraber hayatta kalmak için birçok zorlu işe göğüs gerer. Gündüzleri temizliğe gider, geceleri ise uzun saatler dikiş diker. Refet ise böyle bir ömür geçmeyeceğini düşünerek öğretmen olmaya karar verir. Gündüzleri okula giderken, geceleri annesine yardım eder. Anne ve kızın yoksulluk içerisindeki hayatına, bir süre sonra yanlarına aldıkları yetim Şule’de ortak olur. Şule ve Refet öğretmen olma hayaliyle gündüz okuyan ve her fırsatta çalışan genç kızlar; Binnaz’da onların mutluluğunu görmek için yaşayan anneleridir…

Refet’in Yayınlanışı ve Baskıları

Refet, ilk olarak 1896-1896 yıllarında Ahmet Mithat’ın sahibi olduğu Kırk Ambar Matbaası’nda basıldı. Tercüman-ı Hakikat gazetesinde bölümler halinde yayınlandı. Ardından Ma’arif Nezaret-i Celile’sinin ruhsatıyla 1896 yılında kitap halinde yayınlandı. Ahmet Mithat, roman için yazdığı “Önsüz Makamında İki Söz” başlıklı takrizinde yazarı ve Refet karakterini oldukça övdü. Romanın başarısında bu takrizin payı büyüktü.

2000’li yıllara kadar roman latin harfleriyle basılmadı. Yakın dönemde birkaç farklı yayın evi tarafından latin harfleriyle yayınlandı. Son olarak, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları‘nın 2018 yılında hayata geçirdiği Türk Edebiyatı Klasikleri Dizisi‘nin içerisinde yayınlandı. Klasik eserleri günümüz Türkçesiyle okuyucuya sunan dizi içerisindeki Fatma Aliye kitaplarının birincisi Refet oldu. Okuduğum ve yorumladığım bu baskı 2018 yılının Kasım ayında dizinin on birinci kitabı olarak çıktı. Günümüz Türkçesine uyarlamasında Senem Timuroğlu‘nun imzası yer alıyor. 2020 yılında dizinin otuzuncu kitabı olan Levâyih-i Hayat, Fatma Aliye’nin diziden çıkan ikinci eseri oldu.

Refet Üzerine Kısa Yorumum

Hem de ancak bizim gibi fakirler öğretmen olurlar. Zenginler öğretmen olmak için okumazlar. Bilgi edinmek için oraya gelirler.

Refet, Fatma Aliye, s22.

Refet’in, Osmanlı’da kadın yaşamı denildiğinde dönüp bakılması gereken güçlü bir eser olduğunu düşünüyorum. Fatma Aliye, bir genç kızın öğretmen olma hayalini anlattığı bu romanın arka planında, döneme dair birçok şeye yer veriyor. Evvela, Refet ve annesinin gördüğü kötü muameleler üzerinden çok eşliliğin ortaya çıkardığı sorunlara eğiliyor. Bu sorunları, maddi çıkarlara dayanan akraba ilişkileri takip ediyor. Ardından, anne kız tam yere düşmüşken onları ayağı kaldıran bir kadın dayanışması görüyoruz. Onlara yardım eden Mürüvvet hanım kadın dayanışması sergilerken, olaylara pek dahil olmayan ancak anne kızı kabullenen kocası küçük bir iyi erkek imajı çiziyor. Açılış diyebileceğimiz bu olayların ardından romanın ana hattına geliyoruz. Refet ve annesi, uzun yıllar boyunca onurlarını ve namuslarını koruyarak hayatta kalma mücadelesi veriyor. Bu bölümlerde kadınların iş ve meslek sahibi olmasının ne denli önemli olduğunu ana düşünce olarak okuyucuya kendini hissettiriyor…

Diğer bir yandan, dönemi için önemli ve dikkat çekici olan bu temaları bir kenara ayırdığımızda ise edebi olarak çok zayıf bir romanla karşı karşıya kalıyoruz. Yazarın manevi babası Ahmet Mithat Efendi’nin anlatımını kendince kopyaladığı çok açık bir şekilde görülüyor. Anlattığı olaylara gözlemci kalmayarak sürekli müdahalede bulunuyor. Özellikle Şule karakteri üzerinden birçok kez romana dahil olarak karakterlerin karşılaştığı sorunlara çözüm üretiyor. Birçok kez doğrudan ya da dolaylı olarak romanı bölerek öğüt verme çabasına giriyor. Yazıldığı dönemde beğenilen bu anlatımı, daha önce Ahmet Mithat Efendi’nin romanlarında oldukça başarısız bulmuştum.

Anlatım bir yana, Refet’in öğretmen olmak için dayandığı temeli de yanlış buldum. Ne yazık ki, Refet’in uzun konuşmalarından, onun garanti bir iş ve maaş için öğretmen olmak istediğini anlıyoruz. Zaman zaman, ilim öğrenmek gibi şeyler öne çıkıyor olsa da, önemli konuşmaları hep bu düşünce etrafında geçiyor. Ne yazık ki yazarın öğretmenliğin önemini bir kenara bırakarak “garanti bir iş sahibi olmak” üzerinden ilerlemesini hiç beğenmedim. Kısacası Refet, dönemi için öneminin farkında olduğum ancak okurken pek beğenmediğim, içimi sıkan bir kitaptı. Puanım: 2/5

Bir Cevap Yazın