Doğan Kitap‘tan çıkan Bayan Ming’in Hiç Olmayan On Çocuğu, Fransız yazar Eric-Emmanuel Schmitt‘in okuduğum ilk kitabıydı. Kısacık romanın arka planında o denli derin bir anlam vardı ki, ilk kez okuduğum yazara hayran kaldım. Çevremdeki birçok kişiye tavsiye ettim. Görünmez Döngü Serisini ve diğer kitaplarını da bu kitap sayesinde öğrendim. O gün bugündür de yazarın diğer kitapları okunacaklar listemde yer alıyor. Şişmanlayamayan Sumocu da yazarın okuduğum son kitabı oldu.
Bazı kitaplar vardır, okurken yazarın düşüncelerine, olaylara kendimizi kaptırırız. Bazılarında ise kitabın bize anımsattıklarıyla ve içimizde birikenlerle beraber, kendi düşüncelerimize kapılırız. Okudukça, içimizdeki bazı dağınık taşlar yerlerine oturur. Kısacık olmasına karşın büyük bir derinliği bulunan bu kitap, benim için ikinci türden oldu. Kısa bir çay-kahve molasında bitirmemin ardından öylesine beğendim ki, tekrar ve tekrar okudum.
Şişmanlayamayan Sumocu’nun Konusu
Roman, ailesinden kopmuş, Tokyo’nun caddelerinde varoş bir yaşam süren, asi ve vahşi bir çocuğun, karşısına çıkan bilge bir ihtiyarla tanışmasıyla başlıyor. Japonya’nın en iyi sumo güreşi hocalarından biri olan bu ihtiyar, oldukça zayıf bir yapısı olan kahramanımız Cun’a, “sende bir şişman görüyorum” diyerek, onu sumo güreşçisi olmaya davet ediyor. Cun, başlarda bunun saçma buluyor. İhtiyara karşı uzun bir süre direnç gösteriyor. Bir süre sonra ise, içindeki bir amaca tutunma isteğine karşı koyamayıp, ihtiyar Şomintsu’nun dojosuna katılıyor.
Yoğun antrenman programına ve beslenmeye rağmen ne yaparsa yapsın şişmanlayamayan genç sumo güreşçimiz için çıktığı bu yolculuk, bilgelikten doğmuş zen öğretisiyle, içsel bir arayışa ve anlayışa dönüşüyor. Cun’un yolculuğunda her kitleden okuyucun kendisi ile özdeşleştirebileceği bilgelik dolu birçok karar anı bulunuyor… Puanım: 5/5