Kategoriler
Film

The Gods Must Be Crazy – Tanrılar Çıldırmış Olmalı (1980)

Jamie Uys tarafından yazılan ve yönetilen The Gods Must Be Crazy, Güney Afrika yerlileri san insanları üzerinden oluşturulan hikayesiyle, mülkiyet kavramına güçlü bir eleştiri yapıyor.

Değerlendirme: 7 / 10.

The Gods Must Be Crazy, Jamie Uys tarafından yazılan ve yönetilen, 1980 yapımı bir komedi. Güney Afrika ve Botsvana ülkelerinin ortak yapımı olan bu film, Güney Afrika sinemasının dünya genelinde beğenilen ilk filmi olma özelliğini taşıyor. Filmin ilhamı da, bölgenin bushman isimli topluluğuna dayanıyor. San insanları (Bushman), Güney Afrika’da 30 bin yılı aşkın süredir yaşadıkları bilinen ilkel bir topluluk. Toplayıcılar anlamına gelen Sān terimi, birikimsiz yaşam tarzı sürdüren toplayıcı insanları tanımlarken kullanılan ekonomik bir terim. Bu isimlendirmeden de anlaşılacağı üzere avcılık ve toplayıcılık yapan bu topluluk, göçebe bir hayat sürüyor. Sürdükleri göçebe hayat gereği de, az şeye sahip oluyor; sahip olduklarını paylaşıyor ve tümünü yanlarında taşıyarak yaşıyorlar.

The Gods Must Be Crazy: Filmin Doğuşu

Güney Afrikalı yönetmen Jamie Uys, san insanları ile ilk kez 1974 yılında Kalahari Çölü’nde karşılaşmış. Animals Are Beautiful People isimli belgeselini çektiği sırada tanıdığı bu topluluk onu mülkiyet duygularından yoksun, saf ve paylaşımcı olmaları sebebiyle oldukça etkilemiş; filmini tamamladıktan sonra da Kalahari’ye giderek sık sık onları ziyaret etmiş. God Must Be Crazy‘nin kafasındaki tasarısı da bu ziyaretleri sırasında oluşmuş. Ardından, filmin senaryosunu tamamladıktan sonra da ziyaretleri bitmemiş. Üç ay boyunca Kalahari Çölü’nü dolaşıp, filmde başrol oynayacak bushman için uygun adaylar aramış. Uygun tüm adayların fotoğraflarını çektiği bu süreçte, onları yeniden bulabilmek için harita konumlarını işaretleyerek kayıt tutmuş.

Uzun süren arayışının sonunda da filmin başrolündeki Xi karakterine hayat verecek N! Xau ile tanışmış. Bushmanlarda iş kavramı olmadığı için, ona oyunculuk yapmasını teklif edememişler. Yalnızca kendileriyle gelmelerini istemişler ve o da gelmiş. Büyücü olarak gördüğü bu insanlardan ve uçakla seyahat etmekten korkmamış. Filmde yer almasına karşılık olarak önce bir miktar para vermişler. Daha sonra paraya ihtiyacı olmadığı anlaşıldığında ise ödemesi on iki baş sığırla yapılmış. Doğallığıyla filmde dikkat çeken ve başarısında büyük rol oynayan bu küçük adam, daha sonra serinin Jamie Uys tarafından çekilen ikinci filminde ve başka yönetmenler tarafından çekilen üç filminde daha yer alıyor.

Animals is Beautiful People filmini yaptıktan sonra, Bushmenleri ziyaret etmek için sık sık Kalahari’ye gittim. Ne kadar çok ziyaret edersem, onlar hakkında şu şeyi o kadar çok keşfettim; mülkiyet duyguları yok. Sahipliği bilmiyorlar. Ceketimi yere koysam, içlerinden biri onu giyerdi. Her şeyi paylaşırlar. Bulundukları yerde sahip olabileceğiniz hiçbir şey yoktur. Bir elmas yüzünden birbirini öldürecek olan geri kalanımızdan çok farklı görünüyorlar.

Jamie Uys
The Gods Must Be Crazy, ilkel bir topluluk olan san insanlarının uçaktan atılan bir kola şişesinin tanrılar tarafından kendilerine gönderildiğini düşünmeleriyle başlıyor.

Filmin Konusu

Film, uygarlıktan uzak, ilkel bir yaşam süren Bushmanları tanıtarak ve mülkiyet kavramı olmadan ne kadar mutlu yaşadıklarını yansıtarak başlıyor. Devamında, topluluğun lideri Xi’nin bir gün uçaktan atılan bir kola şişesi bulmasıyla, topluluğun bu yapısının bozulduğuna şahit oluyoruz. Başlangıçta herkes, tanrılar tarafından gönderildiğine inanılan bu nesneyle farklı şeyler yapmanın bir yolunu buluyor. Müzik yapıyorlar, yılan derisi düzleştiriyorlar, et dövüyorlar… Sonrasında ise bu mükemmel aleti daha çok kullanma ve ona sahip olma arzusuna kapılıyorlar. Bu da aralarında kavgalara ve yaralanmalara sebep oluyor. Topluluğundaki bozulmayı fark eden Xi şişeyi gökyüzüne fırlatarak tanrılara geri vermek istediğinde ise, düşen şişe kızının yaralanmasına yol açıyor. Bunun üzerine, şişeyi dünyanın sonundan aşağı atmaya karar veriyor ve topluluğundan ayrılarak dünyanın sonuna doğru yolculuğa çıkıyor.

Bu hikayeyle beraber filmde ayrı iki hikaye daha başlangıç yapıyor. Yaban hayatta hayvanların gübresini inceleyen biyolog Andrew Steyn (Marius Weyers), papazın ricası üzerine köy okuluna öğretmen olarak gelen Kate Thompson‘ı (Sandra Prinsloo) karşılamak ve köye getirmek için yolculuğa çıkıyor. Başka bir yerde ise, Sam Boga (Louw Verwey) isimli bir gerilla çetesi, devlet başkanına düzenledikleri başarısız bir suikast girişiminin ardından hükumet birliklerinden kaçmaya başlıyor. Xi’nin yolculuğu da önce Andrew ve Kate ile, sonrasında da Kate’i ve okuldaki çocukları kaçmak için esir alan Sam Boga ve adamlarıyla kesişiyor. Film de birbiriyle kesişen bu olaylarda yükseliyor ve mutlu sonla sona eriyor.

The Gods Must Be Crazy: Özgün ve Güçlü Atmosfer

The Gods Must Be Crazy, temel olarak bushmanlar üzerinden mülkiyet kavramına güçlü bir eleştiri yapıyor. Yönetmen Jamie Uys, filme ilham olan bu eleştiriyi başlangıçta açık bir şekilde yansıtmış. Devamında ise, maceralarla geçen bölümlerinde bu konudan ve Xi’nin yolculuğundan biraz uzaklaşılıyor. Yine de başlangıçta verilen mesaj öylesine güçlü ki, film boyunca kendisini hissettiriyor diyebilirim.

Filmde tüm olaylar mizahi bir dille ele alınıyor; birçok sahnede tekrar eden espriler olmasına karşın, kısmen komik bir yapım. Bu komiklikte ve filmin başarısında N!xau kadar Andrew Steyn karakterini canlandıran Marius Weyers‘ın da payı vardı. Dönemin komedi sinemasını yansıtan oyunculuğunu oldukça beğendim. Komik yönünün yanında ayrıca filmin tam olarak sebebini anlayamadığım bir samimiliği de vardı. Filmi izlenmeye değer kılan asıl şeyin de bu olduğunu düşünüyorum. Bu komiklik ve samimilik birleştiğinde, filme kendine özgü, çok güçlü ve çok farklı bir atmosfer kazandırmış. Puanım: 7/10

KAYNAKÇA
  1. T.C. Windhoek Büyükelçiliği / Turkish Embassy in Windhoek, Namibia – Faccebook
  2. ‘THE GODS MUST BE CRAZY’ – A TRULY INTERNATIONAL HIT – The New York Times
  3. The Gods Must Be Crazy – Wikipedia
Murat Yıkılmaz » İzlediklerim » Film » The Gods Must Be Crazy – Tanrılar Çıldırmış Olmalı (1980)

Bir Cevap Yazın