Kategoriler
Kitap

Çingene – Ahmet Mithat Efendi

Ahmet Mithat Efendi, 1887 yılında yazdığı Çingene’de, Tanzimat döneminin temel düşünceleri ekseninde etnik ayrımcılık konusunu işliyor. Roman, çingene bir kıza aşık olan bir İstanbul beyefendisinin ön yargıları kırmaya yönelik fiiliyatları üzerinden ilerliyor…

Değerlendirme: 2 / 5.

Çingene, Ahmet Mithat Efendi’nin otuz eserini kapsayan Letâif-i Rivâyât isimli külliyatı içerisindeki on beşinci kitabıdır. Yazar, 1887 yılında yayınladığı bu eserde, bir çingene kızın eğitilmesi üzerinden etnik ayrımcılık konusunu işler. Konuyu, dönemin şartları içerisinde ele alır ve toplumsal düşünce ile kendi ideal düşüncelerini çarpıştırır. Bunu birçok bölümde, ana karakterini toplumsal statüsü onun kadar yüksek olan yan karakterler ile tartışmaya sokarak yapar. Karakterin yalnız anlatıldığı anlarda ise, maruz kaldığı toplum baskısı sebebiyle, davranışlarındaki değişiklikleri görürüz. Tarzı gereği, okuyucusuyla konuşmayı bu eserde de ihmal etmez.

Roman, kendi içerisinde uzun sayılabilecek birkaç sayfalık Kağıthane tasviri ile başlar. Bunu, oraya yol almakta olan bir sandalın ve içerisindeki altı arkadaşın tasviri izler. Şems Hikmet Bey’i ve arkadaşlarını sırasıyla tanırız. Grupta hem etnik hem de mesleki açıdan oldukça farklı kişiler vardır. Önce bu kişilerin fiziki özellikleri ve meşguliyetleri yazar tarafından anlatılır. Ardından Kâğıthane eğlencesine geçerler. Bu eğlence sırasında yanlarına gelen çingene grubundaki Ziba isimli bir kız, güzelliği ve sesiyle grubu etkiler.

Kağıthane’ye gittiği şu nisanın on yedinci günü sandalında hocası Selimcan ile edebiyatçılardan Sihri Efendi ve musikişinaslardan Davut Bey ve ressam Artin Elvanyan Efendi ve gazete yazarlarından Râkım Bey’le beraberdir. Ama bu zatları Şems Hikmet Bey’in dalkavuğu, çanak yalayıcısı zannetmeyiniz. Her biri bir ilme, bir sanata sahip olan bu zatların hiçbiri değil Şems Hikmet Bey, hiç kimseye kavuk sallar veya herhangi bir kimsenin çanağını yalar takımdan olmayıp her biri kendi vakarına sahip, kendi bağımsız fikirleri olan adamlar oldukları gibi, bilhassa Şems Hikmet Bey de öyle dalkavuktan, kâselisten hoşlanır adamlardan değildir.

Çingene, Ahmet Mithat Efendi, s6.

Şems Hikmet Bey, Ziba’ya aşık olur ancak çingenelerin toplumsal statüsü bunu dile getirmesine engeldir. Aşkını merak kisvesi altına gizleyerek çingenelerin eğitimle medeni insanlara çevrilebileceğini savunur. Buna dayanarak, Ziba’yı tanıdığı bir kadının evine yerleştirir ve eğitim almasını sağlar. Eğitim devam ederken, Şems Hikmet Bey’in üzerindeki toplum baskısı da artmaya başlar…

Çingene’nin Yayınlanışı ve Baskıları

Çingene ilk olarak 1887 yılında Tercüman-ı Hakikat gazetesinde bölümler halinde yayınlandı. 17 Mayıs – 4 Temmuz 1887 tarihleri arasındaki yirmi iki sayıda (2681-2719) gazetenin okuyucularıyla buluştu. Tefrikanın ardından, aynı yıl içerisinde yazara ait olan Kırk Anbar Matbaası’nda kitap olarak baskı yaptı. Cumhuriyet sonrasında, eser ilk kez yakın bir tarihte, 2009 yılında Sel Yayıncılık tarafından yayınlandı. Bu baskı elimde olmasa da, kitabın yayınevi sitesindeki açıklama metni, günümüz Türkçesinde basıldığı kanaati uyandırıyor.

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ahmet Mithat Efendi’nin eserlerini 2018 yılında Türk Edebiyatı Klasikleri Dizisi içerisinde yayınlamaya başladı. Yazarın, eski eserlerin günümüz Türkçesine uyarlandığı dizideki ilk eseri Felâtun Bey İle Râkım Efendi oldu. Çingene, dizideki dördüncü Ahmet Mithat eseri olarak 2019 yılının Haziran ayında yayınlandı. Bu baskıda eser, Ömer Aslan tarafından günümüz Türkçesine uyarlandı.

Çingene Üzerine Kısa Yorumum

Çingene, Ahmet Mithat Efendi’nin okuduğum beşinci, beğenmediğim dördüncü kitabı oldu. Kendisi, Letaif-i Rivayat içerisindeki birçok eserin milletin durumunu tasvir ettiğini ve bu yüzden de gerçekçi bir üslupla kaleme aldığını söylüyor. Bu üsluba örnek olarak da Çingene ve Para romanlarını gösteriyor. Buradan yola çıkarak, kendisinin gerçekçi üslup tanımının sadece toplumsal statülerin yansıtılmasından ibaret olduğunu düşünüyorum.

Evet, bu roman Çingenelerin ve diğer alt sınıfların o dönemdeki durumlarını gerçekçi olarak yansıtıyor olabilir. Buna karşın, gerçekliği, yalnızca bu sosyal statüyü belirtmesinden ibaret kalıyor. Romandaki tüm karakterler, yazarın diğer romanlarında olduğu gibi mükemmel karakter özelliklerine sahip. Hepsi beyefendi, hanımefendi ve ahlâk timsali olarak anlatılıyor. Her biri yaptığı işte usta, her biri bir şey öğrenirken olağanüstü şekilde kavrıyor. Konuşmaları, davranışları muazzam medenilik içeriyor. Öyle ki hizmetçi bile böyle anlatılıyor ve bu anlatım insanı gerçeklikten alıp masal dünyasına götürüyor. Yazar, gerçekte hepsinin bir arada olması imkansız karakter davranışlarının olduğu böyle bir romanı nasıl oluyor da gerçekçi olarak tanımlıyor, anlamıyorum. Eserin girişindeki uzun tasvir ve romanın kurgusu gibi üzerinde düşündüğüm diğer noktalar da oldukça başarısız. Puanım: 2/5

Bir Cevap Yazın