Kategoriler
Kitap

Henüz 17 Yaşında – Ahmet Mithat Efendi

Ahmet Mihat, 1870 tarihli Mihnetkeşan isimli hikayesinde ortaya koyduğu “genç bir kızı genelevden kurtarma” temasını, 1881 tarihli Henüz 17 Yaşında romanında genişleterek işliyor. Dönemin yazarlarından ayrılarak, düşmüş kadınlara karşı daha insani bir yaklaşım sergiliyor.

Değerlendirme: 1.5 / 5.

Ahmet Mithat Efendi, 1870 yılında kaleme aldığı Mihnetkeşan isimli öyküsünde küçük yaşta geneleve düşen bir kızın, merhametli bir adam tarafından kurtarılmasını işler. Hikâyede, Dakik Bey isimli bir adam, tanıştığı genç bir kızı batakhaneden kurtarıp onunla evlenir ve mutlu bir aile kurar. Orospulara karşı oldukça sert bir tutum olan Osmanlı’da, düşmüş kadına acıyan bir yaklaşım sergilemek olağan değildir. Ahmet Mithat, olağan olmayan bu temayı Mihnetkeşan‘dan on yıl sonra genişleterek yeniden kaleme alır. 1881 yılında yazdığı Henüz 17 Yaşında düşmüş kadınlara daha insancıl bir bakış sunar.

Hikâye, Ahmet Efendi ve Hulusi Efendi isimli iki arkadaşın, Fransız Tiyatrosu’na gidişiyle başlıyor. Bu eğlenceleri sırasında fazla alkol alan ikili, geç saatteki çıkışta, bastıran yağmur sebebiyle evlerine dönemiyor. Otellerin de misafir kabul etme saatleri geçtiği için, çareyi bir genelevde sabahlamakta buluyorlar. Geneleve gittiklerinde Hulusi Efendi, birer kız seçme konusunda ısrarcı davranıyor. Ahmet Efendi her ne kadar yalnızca uyumayı düşünse de, arkadaşının ısrarını kıramayarak kendisi için seçilen kızla odasına çekiliyor.

Ahmet Efendi odaya çıktığında, kızı göndererek uykusuna dalıyor. Gece dikkat etmediği bu kızla ancak sabah uyandığında tanışıyor. Henüz on yedi yaşındaki Kalyopi, Ahmet Efendi’nin ilgisini öylesine çekiyor ki, bu tanışmayı takip eden zaman içerisinde her ikisi için de önemli olaylar gelişiyor. Ahmet Efendi genç kızın hikayesine ve genelevin arka planına duyduğu merakla Kalyopi’yi sürekli ziyaret ediyor. Hikâyesini öğrendikçe de onu düşkün hayatından kurtarmak için planlar yapmaya başlıyor…

Hikâye, ahlâk timsali bir karakter olarak oluşturulan Ahmet Efendi üzerinden, dönemin ahlâk yapısını yansıtıyor. Yalnızca Ahmet Efendi’nin davranışları değil, yazarın yansıması olan fikirleri de bu anlamda dikkat çekiyor. Temel olarak, doğu ve batı ahlakı arasında şekillenmekte olan dönem insanının hallerini okuyoruz. Geneleve giden erkekler ve oradaki kadınlar hakkında düşüncelere dalıyoruz.

Henüz 17 Yaşında: Baskılar ve Diğer Şeyler

Henüz 17 Yaşında, ilk olarak Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yayınlandı. Ahmet Mithat Efendi, gazetenin 5 Ekim – 6 Aralık 1881 tarihleri arasındaki 40 sayısında hikâyeyi bölümler halinde okuyucuyla buluşturdu. Tefrikanın ardından eser, aynı yıl içerisinde kitap halinde de yayınlandı. Bu baskı, eserin arap harfleriyle tek baskısıdır. Cumhuriyet’in ilanından günümüze dek eser, yazarın diğer eserleri gibi farklı yayınevleri tarafından birçok kez yayınlandı. 2020 yılının Şubat ayında, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları‘nın Türk Edebiyatı Klasikleri Dizisi içerisine alındı. Türk edebiyatı klasiklerinin günümüz Türkçesine uyarlandığı bu dizide, kitabın uyarlamasında Demet Sustam‘ın imzası yer alıyor.

Eser, bu baskıdaki sunuş da dahil birçok yerde, Halit Ziya Uşaklıgil‘in Sefile romanıyla beraber anılır. Bunun sebebi, Haliz Ziya’nın Sefile’yi bu esere bir antitez niteliğinde yazmasıdır. Dönemdeki bir konuya bu kadar zıt bakabilen iki yazarı da okumanızı tavsiye ederim. Ahmet Mithat, Kalyopi’yi bir melek olarak tasvir eder. Halit Ziya ise, bir fahişeyi bu şekilde yüceltmeyi eleştirir. Onun anlattığı olaylar duygusallıktan çok uzak, gerçekçi olaylardır. Olayları objektif bir şekilde kaleme almayı tercih eder. Bu sert ve gerçekçi yazımı, Sefile’nin dönemin sansürüne uğramasına da sebep olur. Gazetede tefrika ettiği eseri kitap haline getiremez. Günümüzde ise bazı yayınevlerinden baskılarını bulabilmeniz mümkündür.

Henüz 17 Yaşında: Kısa Yorumum

Dolaptan Temaşa‘yı okuyup kısmen de olsa beğenmemin ardından, Ahmet Mithat’ın diğer kitaplarını da okumak istedim. Henüz 17 Yaşında okuduğum ikinci eseri oldu ancak ilki kadar beğenemedim. Bunda en büyük etken belki de kitabın Demet Sustam tarafından kaleme alınan sunuş bölümüydü. Bu metin kitabın içeriğini o denli anlatıyor ki, hikayenin gelişimi ve sonu da dahil her şeyi dört sayfa içerisinde öğrendim. Bu da benim için okurken değerinin azalmasına sebep oldu. Yayınevinin bu sunuş metnine nasıl müsaade ettiğini, böyle bir hatayı yaptığını hâlen anlamıyorum.

Henüz 17 Yaşında, ilk bölümü hariç dil olarak Ahmet Mithat’ın ilgimi çeken mizahından oldukça uzaktı. Çok daha beyefendi bir dille yazılmış, baş karakterleri yücelten bir eser. Bunu yaparken de, yine aynı beyefendilikle kötü karakteri okuyucunun gözünde küçültmeye çalışıyor. Bu övme ve yermeleri, karakterlerin davranışlarını gerçeklikten oldukça uzak buldum. Buna bir de eski Türkçenin samimiyetten uzak bulduğum resmi konuşmaları eklenince, kitap beni hiç etkilemedi. Yazıldığı dönemde toplumun duygularına hitap eden bir eser olabilir elbet; ancak bugün hiçbir hissiyat uyandırmayan bir roman. Yine de ilgi duyup okumak isterseniz, sunuş bölümünü atlamayı unutmayın derim. Puanım: 1,5/5.

Bir Cevap Yazın