Kategoriler
Kitap

Zehra – Nabizade Nâzım

Yazarın ölümünden sonra yayımlanan ve en önemli eseri kabul edilen Zehra, edebiyatımızdaki ilk psikolojik roman örneğidir. Yoğun kıskançlık duygusunu ve kadın-erkek ilişkisi etrafında yansıtır.

Değerlendirme: 1.5 / 5.

Zehra, İkinci Tanzimat Dönemimizin önemli yazarlarından Nabizade Nazım‘ın ölümünden sonra yayımlanan romanıdır. Nazım’ın hayatının son döneminde benimsediği natüralizm etkisinde yazdığı roman, edebiyatımızdaki ilk psikolojik roman örneğidir. Aşk ve kıskançlık duygularını ve bu duygular çerçevesinde gelişen kadın-erkek ilişkilerini işler. Kıskançlık duygusunun tetiklediği olaylar ve sonucunda getirdiği yıkım, romanın konusunu oluşturur. Yazarın dönemin tiyatrosuna ve tulumbacılarına dair gerçekçi anlatımları romanın en dikkat çeken bölümleridir. Tasvirlerinde batı edebiyatının edebiyatının etkileri açık bir şekilde görülür. Bu yönüyle de Tanzimat’ın örnek romanlarından olduğu söylenebilir.

Romanın Konusu

Zehra, Şevki Efendi isimli zengin ve saygın bir tüccarın kızıdır. Fiziksel olarak güzeldir ancak ruhunda bastıramadığı bir hastalığı vardır, kıskançlık. Zehra’nın kıskançlığı öyle fazladır ki, küçük kardeşini öldürmeyi bile denemiştir…. Şevki Efendi, kızının bu hallerini yanında çalışan genç Suphi’ye anlatırken, Suphi’nin içerisinde hiç görmediği Zehra’ya karşı hisler gelişir. Sonunda, Zehra’yı ilk gördüğünde ona büyük bir aşk duyar ve Zehra da Suphi’ye aşık olur. Şevki Efendi’nin desteğiyle mutlu bir yuva kurarlar.

Suphi’nin annesi Münire Hanım, bir gün Zehra’ya ev işlerinde yardımcı olması için eve Sırrıcemal isimli genç ve güzel bir cariye alır. Sırrıcemal’in güzelliği, Zehra’nın bastırmaya çalıştığı kıskançlık duygusunu tetikler. Zehra’nın kıskanç davranışları ve kurduğu planlar, herkes için bir dizi yıkıcı olayın başlangıcı olacaktır…

Yayımlanışına ve Baskıya Dair

Nabizade Nazım, ölmeden önce tamamladığı romanını “Al bunu ne yaparsan yap!” diyerek dostu Mahmut Sadık‘a verdi. Sadık’ın söylediğine göre, müsveddeleri okuması için verdiği bir dostu uzun yıllar yurtdışında tuttu ve geri vermedi. Bu yüzden roman ancak 1896 yılında yayınlandı. Servet-i Fünûn dergisinin 254-272 sayılarında tefrika oldu. Bu dönemde romanın kitap basımını aradım, ancak bulamadım.

Romanın bulduğum ilk kitap baskısı 1954 yılına ait. Remzi Kitabevi‘nin baskısında, çevirmen olarak Mustafa Nihat Özön‘ün imzası yer alıyor. Bu tarihten sonra romanın günümüze kadar farklı yayınevlerinden birçok baskısı mevcut. Okuduğum edisyon ise Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları‘na dair. Zehra, yayınevinin Türk Edebiyatı Klasikleri Dizisi içerisinde 22. kitap olarak yayımlandı. Eserin günümüz Türkçesine uyarlamasında Esra Derya Dilek‘im imzası yer alıyor.

Zehra Üzerine Kısa Yorumum

Roman, ilk psikolojik romanımız olarak kabul edilse de, bu ilkin “deneysel” seviyede kaldığını vurgulamam gerekiyor. Nazım, karakterlerin duygu ve düşüncelerini güzel bir şekilde aktarıyor ancak bunları bir temele dayandırmıyor. Zehra’nın neden kıskanç olduğu bile romanda açıklanmayan noktalardandı. Başlangıçta bu eksiklik görmezden gelinebiliyor; ancak roman ilerledikçe okuyucuyu daha çok rahatsız etmeye başlıyor. Bununla beraber, olayları başlatanın Zehra’nın kıskançlığı olduğunu kabul etsek bile, tamamının bundan kaynaklandığını söylemek zor. Suphi’nin başka kadınlara meyleden karakterinin herkesi düşüşe sürüklediğini söylemek daha doğru olur. Zehra bir noktada geri adım atıp çekilseydi bile, olayların gidişatının değişmeyeceğini düşünüyorum. Bu da beni yazarın diğer karakterlerin özellikleri üzerine çok fazla düşünmediği noktasına getiriyor. Benim için eseri yalnızca Zehra ve kıskançlık üzerine baskınca düşünülerek yazılan, başarısız bir roman yapıyor. Okurken içim sıkıldı. Döneme dair güzel gözlemler içermesi, romanın beğendiğim tek yönüydü diyebilirim. Puanım: 1,5/5.

Bir Cevap Yazın